Başkent'e hafta sonu gelenler eğer bir otelde yerini ayırtmamışsa açıkta kalacağı kesindi. Nitekim de öyle oldu. Anavatan Partisi Kongresi dolayısıyla başta Hilton, Sheraton, Dedeman, Bilkent, İçkale, Büyük Ankara Otelleri'nin kral dairesi dahil hepsi kapatılmıştı. Kentlere göre otel tasnifi yapıldı, kuralar çekildi. Delegeler odasında tek başına kaldı. Komodinin üzerinde de birbirine bakan iki çerçeve. Birinde Mesut Yılmaz'ın, ötekinde kendisinin fotoğrafı olan pahalı bir hatıra. Sadece bu mu? Elbette hayır. Mesa marka deri bir çanta ve içinde altın bir ANAP rozeti, yanında ipek kravat ve eşarp ile, ceviz kaplama isimlikten oluşan bir başka paket. Ne kadar masraf oldu dersiniz? Yetkililer 300 milyar falan diyor ama bu kadar ucuza (!) çıkacağını bilse bütün partiler bu işe soyunur. Başka partilere mensup 30'u aşkın belediye başkanı da vardı. Mahalli İdareler Fonu'ndan para aktarılmasını talep ediyorlardı belediyelerine. Acil ihtiyaçları mevcuttu. Hele bir kongre olsun, göğüslerine arı rozeti takılsın, Ankara'da da birkaç gün kalıverince sorunların çözümüne elbette yardımcı olunacaktı. 1999'daki 3218 belediyeden 763'ünü alan Anavatan'ın artık 903 belediyesi vardı. Sanatın gücü siyasetin önünde Lirik tarih gösterisi muhteşemdi. Sultan's dance Türkiyem adıyla bu defa sahnelendi. Nefesler kesilerek izlendi. İzlendi ama "siyasetsizlik" biçiminde değerlendirildi "siyasetçiyi fetişleştirmek", hatta bir muhteşemin arkasına sığınmakla itham edildi gösteri. Başka örneği gösterilemezdi. Tansiyon, 5 genel başkan adayıyla yükselecekti, dolayısıyla dibe vurmasının bir yolu bulunmalıydı biçiminde algılayanlar da bir hayli fazlaydı. Geri tepip "halka veda konseri" diyenler belki amacı aşmıştı Necla Akben gibi. Ama kimse "büyülemedi" diyemez. Sanatın gücü siyasetin önüne geçti kongrede. Mesut Yılmaz kongrede hep önde. Öyle sloganlar yok ama 10 yıllık genel başkan çepeçevre sarmıştı salonu İngiliz Muhafazakar Parti Başkanı Villiam Hague "Kimse partiden önemli değil, liderler için dinlenmek; partiler için de değişim önemlidir" deyi versin, Türkiye'de Anavatan'ın yedinci büyük kongresiyle hem lider dinlenmedi, hem değişim savunuldu. Konuşmanın arasına reklâm alınma falan yok artık. Mesut Bey'in imaj baker'ı kim? Çok mesafe alınmış. Kutlamak gerek. Gerektiği kadar konuştu. Lütfullah Kayalar her kongrede "genel başkan adayı" diye duyulur, ama resmileşmez. Vehbi Dinçerler doğru söyler ama hep muhaliftir, yönetimle, otoriteyle terstir. Eyüp Aşık sırdaşını yarıyolda bıraktığı rakip olduğu için ikmale kaldı. Mesut Bey formundaydı, soğukkanlıydı, gelecek tenkitleri biliyor gibiydi. Özeleştiri yapması ve öne çıkarması puanını yükseltti. Sonra radikal söyleme geçti. Bunu birinin söylemesi gerekti. Hatta kahraman bile olurdu. Tabulara uzanıyordu çünkü. İşte bunu yaptı Yılmaz. - Ulusal güvenlik kavramı, gelişmeyi sağlayacak her akımı engelleyecek şekilde kullanılıyor. Herkes üç maymunu oynuyor. Türkiye'yi bir adım ileri götürmek istiyorsak bu sendromdan kurtulmalıyız. Ulusal güvenliğin sınırlarını yeniden belirlemek gerek. Türk devletinin iki kriteri mutlaka korunmalıdır. Biri üniter, diğeri laik yapısı. Bu konuyu aynı çerçevede paylaşmayanlara kapımız kapalıdır. Çözülme mi, örülme mi? İşte hepsi bu. Hükümetin aczini itiraf etti. Pek solu ciddiye almadı Yılmaz ve Anavatan. Ancak MHP ve DSP'ye ince giydirdi. Yenilikçilere açıktan çattı. Aynı saatte yeni oluşumcular Mesut Yılmaz'ın kazanması için "hayır dua" ediyorlardı. Bundan sonrasını iyi takip etmek habercilik olacak. Muhabirlerin işi. Çözülme veya örülmenin miladı oldu bu kongre. Görülüyor ki kimin daha iyi ANAP selamı verip vermediği bile artık önemsenmiyor delegece. Öyle ki aynı saatte YAŞ kararları açıklanıyordu. Üstelik bir sürpriz kararla Birinci Ordu Komutanı'nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atanması geleneği bırakılıyordu. Ülkücülerin her yıl Rahmetli Başbuğ Türkeş ile başlattıkları Erciyes Şöleni, bütün MHP kurmaylarının ve başta Devlet Bahçeli'nin katılmasına rağmen Anavatan Kongresi'nin önüne geçemedi. Manşete yerleşemedi. Gündemi "küçülerek büyüme" dense de, ileri sürülse de Mesut Bey etkiledi. Kim ne derse desin Anavatan yönetimi açısından kongre başarılıydı, partinin kazanıp kazanmadığı ilerde belli olacak. Fakat Mesut Yılmaz'ın kazandığı bir gerçekti. Peki iç ve dış düşmanlardan ne kastediliyor? İşte bunu da zaman belirleyecek. Yağdanlıklar değil. Peki bu başarıyı Anavatan Yönetimi mi gerçekleştirdi. Birkaç isim için öyle de, tümü için hayır. Mustafa Taşar, yanına Selçuk Pehlivanlı'yı da alarak sırtladı götürdü. Dünyanın en önemli imaj-baker (liderin imajını çizen) Greenberg Rescarek şirketine ve o'nun yönetim kurulu başkanı Stanley Greenberg'a taş çıkardı Taşar. Halkla ilişkilerdeki başarısı, iyi bir bilgisayar kullanıcısı olması mı bilemiyorum ama Mustafa Taşar'a bu ara hangi kitapları okuduğunu sordum; belki sırrını çözecektim: - Ian O. Letter ve Graham E. Fuller'den Türkiye'nin Yeni Jeopolitik Konumu; Le xus ve Zeytin Ağacı, Küreselleşmenin Geleceği Thomas Friedman'dan, Françoia Fukuyama'dan da Büyük Çözülme ve Dr. Davit Stiebel'den konuştukça batıyoruz. Anavatan'ı en fazla Anavatan yönetimi merak edecek artık. Ahçıbaşı da deşifre oldu. Arka plândaki sofraya ne getirecek bakalım.