Öteki sorunları kulak arkası etmemek

A -
A +

Türkiye ekonomik problemlerle meşgul olurken dost ve müttefik bilinen ülkeler bile bir açık bulur bulmaz hemen kuşatıyorlar memleketimizi. İşte bunlardan biri de "insan hakları" konusu. HADEP'li Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in kaybolması üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Ankara'dan hemen bilgi istedi. Savunmasını talep etti. Avukat Osman Baydemir'e göre de 301 kişiden aylardır haber alınamıyor. Uluslararası hukuk mekanizmaları, insan hakları ihlallerinde caydırıcılık özelliği olduğundan müracaatların ardı arkası kesilmiyor. İstihbarat teşkilatının en güçlü olduğu kent Diyarbakır'da Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın katilleri yer yarılmış da içine girmiş gibiler. İlk günkü yorumların tümü iflas etti. Gizem ve sis perdesi hâlâ aralanmadı. Okkan Rahmetliyi kim şehit ettiyse, faili meçhullerde de, kayıp kişilerde de aynı ihanetin tetikçileri neden olmasın ki? Türkiye'yi karıştırmak isteyen yerli ve yabancı güçler "su uyur, düşman uyumaz"ın yansımaları biçiminde algılanmalı. Bir kısım sorunlarda yönetimin kabahati fazla. Enflâsyonu düşürürken hâlâ cezaevleri'nde toplam 1500 kişinin açlık grevi ve "ölüm orucu"nda olduğunu acaba hangimiz biliyoruz. Adalet Bakanlığı'nın resmi açıklaması bu. 240 kişi de ölüm orucu'ndaki 132. günde. Dünyada en fazla 135. güne kadar yaşamış ölüm orucundakiler. Hapishanelerde duyarlı günler. Üzücü gelişmelerin de faturası ağır oluyor. Dahası var diyorum ya batı her olayı aleyhimize kullanmaya programlamış kendisini. Fransız De Canard Enchaine Dergisi, gizli servislerinin bir açıklamasını yayınlıyor mülteciler konusunda: Mülteciler sözde Ermeni Soykırımı İddiası'nın Paris'te kabulünden sonra "Türkiye'nin kalleşçe saldırısı" biçiminde yayın yapıyor!? Oysa iltica çaresiz insanların yapacağı son şey. Problem de Uluslararası insanlık sorunu. 900 mülteci Kürdü Fransa'ya götüren East Sea (Orta Doğu) gemisi karaya oturunca durum ortaya çıkıyor. Kamboçya bandıralı geminin sahibi Suriyeli. Mürettabatı Yunan. Türkiye ile yakından uzaktan ilgisi yok. Cenevre Sözleşmesi gereğince (1951) bu insanlar ilticaya da reddi halinde yargıya da başvurabilirler. Türkiye aynı anlaşmaya imza koymuş ama, doğulu mültecileri kabul etmediği biçiminde şerhi de var. Bu bile Ankara aleyhine kullanılıyor. Bu işin ticaretini yapanlar yok mu. Var ve hepsi belli. Özeti de vicdansızlık çaresiz insanlar kesesinden para kazanmak. Türkiye üzerine düşeni yapmalı. Fakat batının ithamı kasıtlı, çirkin. Çirkin ithamlara fırsat verdirmemek de Ankara'nın görevi. Ankara rüzgârı Başkent'te dün DSP ve DYP'nin grup toplantıları vardı. Her iki toplantıda da Cıngıllıoğlu Ailesi'nin Demirbank'tan sonra yabancı banka statüsündeki Ulusal Bank'ın sigorta fonu'na devredilmesi kararı ile akaryakıta yapılan %10'luk zam haberi geldiğinde "dalgalı kur" gibi med-cezirler oluştu. Ecevit zamma değinmedi, cevap vermedi sorulara, IMF kredi takviminin belli olmamasına da dokunmadı. Sadece Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş ile görüşeceğini açıklamakla yetindi. Ecevit'e göre, hükümete muhalefet savaş açtı. Ancak halkın direnci ve hükümetin kararlılığıyla sorun çözülebilecek. Bu açıklamaya grubu izlemeye gelen seçmenler de alkış tuttu. Devlet Bakanı Recep Önal'a göre ise uygulanan politika bir kurtuluş savaşı gibi önemli. Dün seçmenlerin bir başka grupta alkışı da Çiller'e oldu. Tansu Hanım erken seçim isteğini tekrarladı, bir günde Merkez Bankası'ndan 3 milyar çekildiğini hatırlatarak, bunun kimlere verildiğini sordu. İktidarı bir televizyon programında tartışmaya çağırdı. Bir de dikkat çekmesi vardı "Hükümet yeni ekonomik program hazırlıyor, bunu endişe ile izliyoruz." Artık yeni göreve başlayan genç meslektaşlarımızda bile cep telefonu var. Merkezler gelişmeyi onlara aktardıkça, liderlere sorular da yoğunlaşıyor. İşte bir tanesi Ecevit'e "Zekeriya Temizel artık hiçbir banka fon'a devredilmeyecek demişti dalgalı kur bayram tatili de hesaba katılarak mı hayatı geçiriliyor?" Bayram'a gelince alış-verişler (bir alana birkaç hediye), yahut %60 iskontaya rağmen durgun. Kurbanlıklar ise sahibinde bekliyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.