Pakistan zindebat...

A -
A +

Muhammed İkbal'in ülkesinde "hakim"lik çok önemli ve itibarlı bir meslek. Üç-beş bakanlığa bedel. Yüce Mahkeme de böylesine saygın ve siyasetten uzak, hukuka inanmış üyelerden oluşuyor. Geleneklerine, inançlarına da sonuna kadar bağlı, bu hukukçular. Çoğu gelişmekte olan ülkede soygun ve hortumlama oluyor. Pakistan da bundan nasibini alıyor. Bunun bürokrat ve işadamı'ndan sonra bir ayağı da politikacı maalesef. Aynı bizdeki gibi. İki eski Başbakan Bayan Butto ve Navaz Şerîf mahkûm oldular. Biri Dubai'de, ötekisi S. Arabistan'da sürgünde. Ancak bu iki eski Başbakan Anayasa, yani Yüce Mahkeme'ye müracaat ederek "demokrasiye ne zaman dönüleceği, seçimlerin ne zaman yapılabileceği" konusunda yönetim aleyhinde dava açabiliyorlar. Ve açmışlar. Yüce Mahkeme de Askeri bir müdahaleyle iktidarı ele geçiren Müşerref yönetimine yıl sonuna kadar demokrasi takviminin belirlenmesini, 2002 yılında da seçimlere gidilmesi yönündeki kararını iletmiş, gereğini istemiş. Yaşasın hukuk. Askeri yönetimler hiçbir ülkede başarılı olmamıştır. Ayrıca demokrasiye de zarar veriyorlar. İnsan haklarına da. Pakistan böyle olunca bütün dış yardımlar kesildi. Alacaklarını bile tahsil edemiyor. Suudi Arabistan'da krallığın sürmesini isteyen ABD, Pakistan'da demokrasiye geçilmesini ısrarla bildiriyor! Siyasi partilerin katılmadığı mahalli seçimler yapılmış Pakistan'da. Bittabi tepki görmüş. Ancak bir yenilik getirmişler, mahalli yönetim meclislerine kadınlardan ve meslek gruplarından mutlaka temsil şartı aranmaya başlanmış. Pakistan'ın Ankara Büyükelçisi Gazi Humayun milli günleri dolayısıyla bir kokteyl toplantısı yaptı. Ankara Sheraton'da. MHP, FP, ANAP ve DYP ilgi göstermişti. Askerlerin alakası da her zamanki gibi fazlaydı. Alkolün olmadığı kokteylde, mönü Pakistan mutfağındandı. Dostluk daha da belli oldu burada. Sohbet kaviydi. Pakistan'lılar Ecevit'in Hindistan ziyaretine buruk. Canları sıkkın. Ekonomik sorunları fazla. Keşmir Meselesi hâlâ katliamlar yaşatıyor. Türkiye'nin kazandığı ihalelerde ise henüz bir ilerleme görünmüyor. Bunda Pakistan'a dış dünyanın bakışı da önem arzediyor. Washington çok etkili. Taliban'a destek iddiaları da ağır fatura ödetiyor. Pakistan bir an önce demokrasiye geçse, sorunlarını çözmeye başlasa, bölgede güçlü olsa sevinirim. Barışa katkısı da gücüyle orantılı çünkü. Çok değerli bir meslektaş Dr. Ahmet Asrar aktardı, yıl içinde iki milli, ancak evrensel değerlerin sahibi sanatçı, şair Mehmet Akif Ersoy-Muhammed İkbal için anma toplantıları gerçekleştirecek Türkiye ve Pakistan. Ey sevgili dost, ey aziz ülke Pakistan sen çok yaşa! Tutulacak el Kemal Derviş, Almanya'dan sonra ABD'de temaslar yaparken Ankara kulisleri'nde politikacılar bir Nasreddin Hoca fıkrası anlatıyor. Adamın biri gölde boğulmak üzere. Yakınına toplanan halk "ver elini" diyor. Adam inatla uzatmıyor, kolunu. Oysa o kadar yakın. "Ver elini" vermiyor. Hoca oradan geçerken olayı görüyor. Adama yaklaşıyor, kolunu uzatıyor. Herkes şaşkınlık içinde. Hoca sesleniyor "Al elimi!" Adam kurtuluyor, hoca yoluna devam ediyor hiçbir şey olmamış gibi. Dr. Sezgin ve Almanya üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı Müfettişi Abdülkadir Sezgin, İstanbul'dan gençlik arkadaşım. Bir dönemi birlikte paylaştık. Fikir Tiyatrosu'nun Necip Fazıl Üstad'ın yazdığı "Ulu Hakan Abdülhamid Han"ın sahneye konuşunda padişahı canlandırmıştı. Cennet mekan Hakan'a da çok benzer. Başarılı olmuştu sahnede. Sakarya galasında, üstad yanımızda alkışa boğmuştuk. DİB'nin çeşitli kademelerinde çalıştı. Azerbaycan'da din ataşesi oldu. Bunlardan öte en önemli vasfı Alevilik üzerine akademik çalışmaları. Sosyolojik ve psikolojik araştırmaları, stratejik gayretleri. 10 kitabından dördü Alevilik üzerine. Okumamak herkes için bir nakise. Bir memleketseverin hamasetten öte, tarafgirlikten arınmış, kimsenin itiraz edemeyeceği; ayağı yere basmış eserler. Türkiye'de 2000 Alevi köyünü gezmiş. Avrupa'da da evlerine, kuruluşlarına konuk olmuş. Öyle dehşetengiz gerçeklerle karşılaşmış ki, ah vah etmenin zamanı olmadığını görmüş, başlamış koşmaya, hâlâ da koşuyor. Türkocağı'ndaki konferansı da böyleydi. Taraflar derin uykuda, endişesiz, sancısız. Allah'tan üç-beş memleketsever insan var dinini diyanetini bilen. İşte Dr. Sezgin'in anlattıklarından: - Ahmet Yesevi'yi, Hacı Bektaş Veli'yi tanımayan Alevi olmaz. Gerçek Alevi Bektaşidir. Müslümandır. İstanbul'daki Cemevi'nde Tokat'ta öldürülen solcu teröristin tabutuna PKK bayrağı mı, yoksa TİKKO bayrağı mı saralım tartışması gerçek Alevileri uyandırdı. Kendine getirdi. Alevilik "eline, beline, diline sahip olmaktır." Vatanına, soyuna, Türk diline sahip çıkmaktır, bir başka deyişle de. - Yurtdışındaki örgütlenmeler? - Almanya'da İslamiyet resmi din değildir. Ancak iki eyalette (Wiesbaden ve Hessen) Alevilik resmi din olarak tanındı! Bunu Türkiye'ye de bulaştırmak istiyorlar. 251 Alevi çalışma grubu, Enstütüsü kuruldu. Almanya'da. Türkiye'de ise bir tane Gazi'de var. Almanya'da Wolksvagen destek oluyor. Sponsor bir yayınlarında (göstererek) 10 ilimiz Alevistan devleti biçiminde aktarılıyor! Bu gelişme bile cahilliğin, kastın, ihanetin vahametini gösterir. Peki Ankara ne yapıyor? Bilen varsa beri gelsin.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.