Bir Mayıs'ta emekçilerimiz seslerini duyurmaya çalışırken, üç siyasi partimizin de grupları vardı parlamentoda. Ne yazık hiç biri Bir Mayıs'a temas etmedi. Önce MHP'ye girdim. Çünkü dakik bir grup; zamanında başlıyor. Devlet Bey, her zamanki gibi üç-beş sahifelik yazılı metini okuyor ve bitiriyor. Sonra kapalı oturuma geçiliyor. MHP diyor ki Grup'ta hanım hiç yoktu. İzleyicilerin çoğu taşradan da olsa parti yönetimindendi. Konuştuğum partililer hâlâ ümitvarlar hükümetten. Özellikle de MHP'den. Sorunların farkındalar çözümlenebileceğinden de endişe etmiyorlar. Fakat zamanın daraldığında tümü hemfikir. Devlet Bey isim vermeden Anavatan'a yüklendi. Zaten somut değil, "genel ve doktriner konuşma" yapıyor MHP lideri. Diyor ki; özetle: - Siyasi ve bürokratik yozlaşma ülkeyi artık tehdit ediyor. Çok kötü örneklerle karşı karşıyayız. Bunlar yapanın yanına kâr kalmamalı. Kamu yönetimi tedirgin, kirlenme sürekli artıyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye göre, parlamento denetim güvenirliğini "karşılıklı aklamalarla" kaybetti. Bazı liderler bunu şüpheli hâle getirdi. Yargının geç işleyişi de kamu vicdanını yaralıyor. Siyasi ve hukuki mekanizma yerinde kullanılmıyor. MHP'ye gelince bu çirkinliklerin içinde olmadı ve olmuyor. Çünkü siyaset açıklık, hoşgörü ve uzlaşmadır. Dr. Bahçeli eleştiriyor ama çözümü de söylüyor: - Sorunların önüne siyaset ve siyasetçi ile geçilebilir. Yargı denetiminden de kaçınılmamalı. Milletvekili dokunulmazlığı mutlaka sınırlandırılmalı. Yargı reformu acilen gerçekleştirilmeli. Gerektiğinde bakan da, milletvekili de yargılanabilmeli. Devlet Bahçeli'nin bir önemli endişesi ise TBMM'ye yönelik haksız eleştiriler. Anavatan Bunları hep tartışıyoruz da hayata geçiremiyor, tadına varamıyoruz. Üstelik iktidarın 340'ı aşkın milletvekili var. Bir Mayıs dolayısıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan cevap veriyor buna: - Herhalde koalisyon hükümeti olmaktan olsa gerek. Sorunların çözümü ortada yoksa. Gücü merkezden, mahalli yönetime kaydırmak mesela. Eski gazeteci ve işadamı Okuyan'a göre mahalli yönetimler kanunu çıkabilse köy hizmetleri, hastaneler, okullar falan hep taşra idari yapısında kalacak. Sorun da yerinde çözülecek. Fakat kanun çıkmıyor, çıkamıyor, sorun da yerinde sayıyor. ANAP Grubu basına kapalıydı, önce. Mesut Yılmaz'ın yargıyla ilgili iddiaları yine gündemdeydi. Hükümette kalıp kalmamak da sızan bilgilere göre tartışılmış grupta. Serin değil, derin günler arifesindeyiz galiba. DSP'den CHP'ye mi? DSP grubu yoktu ama, Milletvekili Rıdvan Budak'ı yakalayınca sorulara cevap aradık. - İstanbul ve İzmir Milletvekilleri DSP Kurultayı'ndan sonra Nazire Karakuş ve Mehmet Özcan istifa etti. Siz dahil devamı gelecek deniyor? - Daha sonra konuşuruz. - CHP'ye mi geçilecek? Yoksa merkez soldaki öteki oluşumlara mı? - Ben halen partimdeyim. Böyle bir durum yok. Elbette DSP Kurultayı'nda demokratik sol'a yakışmayan gelişmeler hepimizi üzdü. DSP'liler konuşmuyor, ama görünen o ki, saatler o günleri getirmek için fıldır fıldır dönüyor. FP'ye göre borç Fazilet'e gelince... Recai Kutan tekrarlardan ve durum tespitinden kurtulamıyor her nedense. Krizin siyasi olduğunu söyledi. Bunun da siyasi ve idari yapıdan kaynaklandığını anlattı. Bir de dayatmacı elit grubun rantını kaybetmeme iddiasından. Gerçekte halk perişan: - Halkın arasında dolaşıyoruz. Gördüğümüz o ki, artık insanlar bayat ekmek kuyruğuna giriyor. Fırınlardaki üretim düşüşü %50'yi geçti. Artık fakir fukara evinde hamur yoğurarak ekmek yapıyor. İşyerleri kepenk indiriyor. Ülke, sanayi mezarlığına döndü. FP Genel Başkanı Kutan'ın anlattığı örnek ilginç. - Osmanlı, Rus Savaşı'nı kaybedince; İstanbul Patriği, Çar'a mektup yazarak kutluyor, ancak bir hususa dikkat çekiyor. "Aman ha gevşemeyin. Çünkü Türkler onuruna düşkün bir millet. Örste dövülen çelik gibi güçlenerek çıkabilir bundan sonra. Onun için Türkleri borca alıştırın, borç yaptırın. Ancak böyle yenilebilirler..."