Vatandaşımız onca sorununa rağmen dürüstlüğünü ve üretkenliğini elden bırakmıyor. Ayakta durmaya çalışıyor. Türk insanı "2001'de yılın adamı" plaketiyle ödüllendirilse az bile. İşte 12 Dev Adam, potada bir ilki gerçekleştirdi. Yüzümüz güldü. Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda yarı finale yükseldik. Bir ara 20 sayı kadar geride kalsak bile sahadan galip olarak ayrılan Türkiye oldu. Ne kadar eleştirirseniz eleştirin Türk Milli Futbol Takımı da içimizi açıyor, geçim sıkıntımızı unutup bizi tebessüm ettiriyor. Baskette geçen yılın Avrupa Şampiyonu İtalya'yı Hırvatistan eledi, biz de onu. Fransa da gitti. Önemli olan artık başa güreşebilmemiz. İddialı olabilmemiz. Potaya girebilmemiz. Kulaçları okyanusta atıyoruz, iç denizde değil. İstifa insan için, gerisi gelmeli Her şey insanımıza kalsa, bürokrasi falan olmasa çok şeyler ortaya çıkacak. Ancak yönetimi üstlenenler rahat koltuklarından bir türlü kalkmak istemiyor. Koray Aydın'ın istifası bir ilk belki. Fakat yeterli mi? Ülkemiz yeni ilkler de yaşamalı. Yoksa, Avrupa Parlamentosu'nun kabul ettiği Kıbrıs Raporu'na sert tepki göstermemiz, bizim gazımızı alır, batılıların umurunda bile değil. Bu noktaya neden getiriyorsunuz ki? Ankara'da Kıbrıs ile ilgili daireler var. Onca insan, kamu görevlisi çalışıyor. AB için de öyle, AP için de. Müsteşarlık da tatlısı, balı. Bir Başbakan Yardımcısı sadece Avrupa Birliği'yle ilgili. Ancak AB sürecindeki üyeliğimiz ile Kıbrıs Sorunu arasında bağ kurulması hiç de yeni bir gelişme değil. Sağır sultan bile duydu dost ve müttefik bazı ülkelerin Ankara'ya mesajını! Yeni değil. Beceriksizliğimize bundan daha iyi bir bahane bulunamaz. Onlar adım atıyor ileriye, biz geriye! Denktaş daha başarılı Kıbrıs Sorunu'nun geldiği safhada. Şimdi dondurdu. Amerika'da Türk tarafının rızası olmadan 12 Eylül'deki New-York'ta aracılı görüşmeleri reddetmesi son bir örnek. Koray Aydın'ın istifası yetmiyor. Sorunu da çözmüyor. İçte ve dışta soruna aynı duyarsızlık, beceriksizlik. Bundan herkes ders çıkarıyor. Ders çıkarması gerekenler umursamıyor bile. Üstelik Kıbrıs Rum Kesimi Avrupa Birliği'ne aday 12 ülke arasında üyeliğe en yakın olmuş, Ankara görmüyor. Oylamada 504'e karşı 31 oy alıyor Türkiye'nin görüşü! Üstüne üstlük rapor zehir zemberek. Yeni hususlar eklendi. Mesela 1974 Kıbrıs Barış Harekatımız sırasında bölgedeki kilise, manastır ve kültürel varlıklarının tahribi iddiası. Demek Türkiye Rumların katlettikleri toplu mezarları bile duyuramamış batılılara. Sadece katliam değil. Yakılan camiler de öyle. Yıkılan tarihi evler de. Birbirimizi yemekten önümüzü göremez hale geldik. Hele yurtdışı görevleri yok mu? Tam tamına birimi ne olursa olsun bürokratlarımızın "döviz biriktirme" mekanizmaları haline geldi. Gerisi umurunda değil kimsenin. Adamını bulan yurtdışına kapağı atıyor. Monşerlerimiz de öyle, baronlarımız da. Aynı müttefikten taraflı uygulama Güney Afrika'nın Durban kentinde BM Irkçılıkla Mücadele Toplantısı yapılıyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinde 3000'i aşkın sivil toplum kuruluşu siyonizmi ırkçılıkla eşit tutan bir imza kampanyasını toplantıya ulaştırıyor. İster istemez delegeler etkileniyor. İsrail'in bölgede giriştiği kanlı sıldırılar, füzelerle yerle bir edilen evler, tarihi yapılar karşısında toplantıda İsrail'i kınama kararı çıkacağı anlaşılır anlaşılmaz önce ABD protesto ediyor. Ardından Fransa Başbakanı Lionel Jospin siyonizmi ırkçılık olarak nitelendirme girişimleri sürdürülürse ülkesinin yanı sıra, Avrupa Birliği ülkelerinin de toplantıdan çekileceği tehdidinde bulunuyor. İşte görülmesi ve iyi algılanması gereken fotoğraflar. Dost ve müttefik ülkelerden bazılarının bize ve bir başkasına reva gördüğü politika. Bir zamanlar Kıbrıs'ta Türklerin can ve mal güvenliği yoktu. İnsanlar banyolara toplanarak maile katlediliyordu. Şimdi aynı katliam bölge barışını etkilemesine rağmen Ortadoğu'da gerçekleştiriliyor. Ama batının gözü görmüyor bu resmi, çığlıkları kulağı duymuyor; diyaloğa, uzlaşmaya uzanan elleri karşılıksız bırakıyor. Oysa başta Kudüs ilahi dinlerin önemli merkezi. Sadece Museviliğin değil. Hıristiyanlığın da öyle, Müslümanlığın da. Doğuevi'ni işgal edip, İsrail bayrağı çekerek gerginliği artıranlar "kasap" lâkaplı Şaron yönetimi. Arafat ve arkadaşları değil. Ankara'da görevini yapamayanlar, Tunus'taki Akdeniz Oyunları'nda 6 altın madalya karşısında, halterci kızımız Emine Bilgin'in yüzümüzü ağartan başarıları karşısında kızarmıyorlarsa, illa vatandaşın kırmızı kart göstermesini de beklememeliler. Anlayan için çok sayıda sarı kart zaten çıktı. Kırmızıya, mosmor olmamak için gerek bile kalmadı.