Siste önünü görebilmek

A -
A +

Atillâ İlhan'ın bir şiir kitabı var. Adı "Sisler Bulvarı." Romantik bir dönemin sevgi yumağını açmaya çalışır sanatçı. Donanım aşk'tır. Hem de plâtonik bir aşk. Bu defa "sisler bulvarı" bir kitaba ad olarak değil, Ankara'da durum tespiti olarak yansıyor. "Ankara'da ne var ne yok" diyenlere bu flûluk aktarılıyor. Hiçbir net şey yok. Hükümet dışarıya sorunlarına ilişkin tek satır ipucu vermiyor! Durum berkemâl! Ancak hükümet ister inanın, ister inanmayın "pazartesi" gitti-geldi. Nedeni de buğday baş fiyatı konusu. Tarım bakanı Gökalp ile Devlet Bakanı Derviş arasındaki tartışma. Koalisyonu oluşturan partilere ve liderlere gelince, bunu ikinci adamlara söylettiriyorlar! Kendileri devrede, ama gündemde değil. Hububat deprem gibi hissettirdi siyasi arenada kendini. Üstelik borsayı da etkiledi. Siyasi otoriteyi de. MHP bir ara niyet bile bozdu. Çünkü kendi tabanından sonra çiftçi tabanı da kaymak üzereydi. Başbakan Ecevit ise uzlaşma kültürünün örnek politikacısı! Her sorunu uhuletle, suhuletle atlatmaya çalışıyor ve şimdilik de başarılı oluyor. İstenilen kanunlar da yoğun tartışmalara rağmen tek tek çıkıyor! Çankaya'dan tasdik görüyor, resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe giriyor. Bunun adı da "uzlaşı ve atılım hükümeti hızlı adımlarla Türkiye'yi aydınlak'a taşıyor." Burası böyle, muhalefet ise sert eleştirilerini tekrarlıyor. Asıl arayış ve muhalefet ise parlamento dışında. Yoğunluk ve kat sayı her geçen gün yükseliyor. Merkez solda ve sağda kıpırdanma değil, isimlendirme dönemine geçildi. Bunu ilk farkeden de MHP oldu. FP kendi tabanından emin. Kemikleşmiş oyunu korumaya çalışıyor. MHP ise yeni bir atak ile sağda toparlanmaya çalışıyor, ama kitle partisi olarak. En hızlı ise Melih Gökçek. Gemileri yakmış durumda. Her gün bir kanal, O'nu konuk ediyor. Başbakanlığa kolları sıvadı!. Bütün bunlara rağmen sisler açılana kadar bulvarımızda her yürüyüş yeni bir yığılmaya, trafiği zorlamaya neden oluyor. Siyaseti açmaya, sorunları çözmeye değil. Bulvarda henüz sisler dağılmadı. Bahar sonu tiyatroları Ankara Sanat Tiyatrosu AST'a gittim. Ray Cooney'in "Hangisi Karısı" adlı komedisi oynuyordu. Primalar isimsiz şöhretlerdi. M. Fatih Erdoğan, Biriz Demirkaya, Özge Paçcı, İsmail Tirali, Suphi Çeviker, Sinem Yalçın, Özge Germen oynuyordu. Yönetmen ve başrol ise Tanzer Hacıraifoğlu. Her yönüyle profesyonelliğini yansıtıyor. Meğer bunlar AST'ın oyuncuları değil, Başkent Üniversitesi'nin Tiyatro Topluluğu'ymuş. AST ile örtüşmüşler. Kutlarım, tiyatrocu olacak iken, başka mesleklere YÖK ile kayan kabiliyetleri. Gülmeyi de o kadar özlemişim ki! İstanbul destanlar içinde Bekir Sıtkı Erdoğan Hocamın "Dostlar Başına" adlı şiir kitabında "Fetih ve Fatih" şöyle başlar: "Bir karar geçiyor, yelkenden, kürekten, Bir karar geçiyor en büyük yürekten, Simsiyah bir doğuş halinde ansızın, Gözlerde hayâl-meyâl ışıdı bir iz Kostantiniyye saf, üzgün ve kimsesiz!" Sonra devam ediyor dizeler "Pırıl pırıl bir hadis kapladı Arş'ı/Bir mayıs gecesi tam sabaha karşı/Koptu tekbirlerle mübarek bir akın/Gözler ırak ıraktı, gönüller yakın.." Bekir Sıtkı Bey, Heybeli Deniz Lisesi'ne de giderdi, bize de gelirdi. Her derste şiir okuturduk O'na: "Haydi arslanlarım! Haydi leventlerim!./Bu sestir dolaşan, burç burç, beden beden/Bu sestir ilk defa zamana hükmeden" Draması olacak bir şiir, bir destan bu: "Damladı Kostantin'e ilk mübarek kan/İlk bayrağı çekti Ulubatlı Hasan!/İNNÂ FETAHNÂLEKE FETHAN MÜBİNÂ/Bir ayet yükseldi binlerce dudaktan" Sonuna doğru dizeler şöyle tamamlanır: "Dolaştı göğüslerde sıcak bir iman/Yedikule, Topkapı, Edirnekapı/Allah Allah deyip yürüyüverdi/Sarıyor İstanbul'u taptaze bir can/Kubbelere hidayet erişti Hak'tan/29 Mayıs 1453/Burçlar alev alev tutuştu bayraktan" Muazzez Aruoba 83 yaşında bir ustamız hanımefendi yazar. 1960'lı yıllarda Yeni İstanbul okuyucuları o'nu iyi tanır. Kendisi şimdi Karamürsel'de yaşıyor. Geçen telefonla konuşarak mutlu oldum. Hâlâ heyecanlı, hâlâ ülkemiz ve insanımız üzerine kafa yoruyor. İstanbul'un Fethi'nin 518. Yılı dolayısıyla kendi yayınladığı "Türk Kadını"nda ilk defa neşredilen şiirini rica ettim, müsaade buyurdu, bir bölümünü aktarıyorum: "Bir mübarek Cuma bu Ufuklar al al, İlk ışıklar sarılıp, parlıyor hilâl, İlahi bir dua ile titriyor her dal: İNNÂ FETAHNÂLEKE FETHAN MÜBİNÂ Askerler saf saf olup kıbleye durmuş, Aşılmaz dedikleri nerdeki surmuş, Tekbirler her imanlı kalbi doldurmuş, İNNÂ FETAHNÂLEKE FETHAN MÜBİNÂ Kıratlı sultanım Bizans'a karşı, Yola çıkmış ordular sabaha karşı, Allah Allah sesleri sarsıyor Arş'ı, İNNÂ FETAHNÂLEKE FETHAN MÜBİNÂ Sonsuz bir ilhamla Türklük yürüyor, Milletim hak yolunda nasıl büyüyor, Atıftan gelen ses bakın ne diyor: İNNÂ FETAHNÂLEKE FETHAN MÜBİNÂ"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.