Tarihin tekerrürü

A -
A +

DYP Lideri Prof. Çiller Amerika'da. Temaslar yapıyor, açıklamalarda bulunuyor. Söylemleri ve görüntüleri ise anında Türkiye'de. Sanki yanıbaşımızda Tansu Hanım. Son demecinde Siyasi Partiler ve Seçim Kanunları değişmek kaydıyla erken seçime gidilmesini önerdi ve peş peşe iki erken genel seçimi yaparak istikrara kavuşan Yunanistan'ı örnek gösterdi. İşte bir alternatif "diyerek ülke sorunlarını çözeceklerini savundu. Alternatif deyince hemen Sayın Başbakan'ın "Alternatifimiz yok.. Hükümet giderse, yerine kim gelecek onu söylesinler" şeklindeki açıklaması hatırlanıyor. İstemeseniz de öyle oluyor hafızalarda. Arşivimi karıştırıyordum. Oğlum uyardı 30 Eylül 1978 tarihli Tercüman Gazetesi'ne. 25 yıl önceki bir ceride. Rahmetli Kemal Ilıcak'ın gazetesindeki o günkü manşet Demirel'in bir açıklaması. Ecevit Başbakan o günlerde Süleyman Bey Anamuhalefet Adalet Partisi Lideri diyor ki: - Türk ekonomisi IMF'nin buyruğuna terkedilmiştir. Hükümet vatandaşın sofrasını basmıştır. Aradan onca zaman geçmiş tartışmalarımız değişmemiş. İnsanımız değişmiş, sorunlar değişmemiş. "Karar Sizin" köşesinde yine rahmetli Mukbil Özyörük Hoca'nın "Alternatif Şantajı" başlıklı bir yazısı var. Sanki günümüze yazılmış. Diyor ki Mukbil Özyörük özetle: - Ecevit Başkanlığındaki CHP'nin şu dokuz aylık iktidar mâcerası sonunda şantaja da başladılar.. Muhalefete ihtarda bulunuyorlar "Memleketin hali duman.. Sesinizi kesin.. Ecevit'e yardım edin.. Buna mecbursunuz.. Çünkü, Ecevit Hükümeti'nin alternatifi yoktur.." Ecevit'in eline düşmüş memleketin geleceğine elbette acıyorlardı. Meseleleri lafla çözülebileceğini sanan Ecevit'in ne trajikomik durumlara düşeceği elbette biliniyordu.. Oysa; iktidar, yetki, nüfuz ve kuvvet hepsi elinde.. Üstelik devlet idaresinde işgal edilmedik kıyı köşe kalmadı.. Buyursun meseleyi çözsün. Ecevit kendisi muhalefette iken, zamanın iktidarına reva gördüklerinin onda biriyle bile karşılaşmamıştır.. Muhalefetin sesi çıkıyor mu? Çıkarsa bir iki gazetenin mahdut sütunlarından öteye duyuluyor mu? Kan ağlıyoruz.. Ve işte bunun içindir ki, Ecevit'in bir an önce çekilip gitmesini istiyoruz.. Alternatifi yok mu? Var, bırakın bu "alternatif şantajcılığını.." Ecevit dokuz aydır var, Türk milleti binlerce senedir. Mehmet Akif rahmetli haklı "Hiç ders alınsaydı, koca tarih tekerrür eder miydi?" Tansu Çiller'in açıklamaları asıl Ankara'ya döndüğünde olacak. Kamuoyu araştırmaları taban ile tavan arasında hareketlenmeye başlandı. DYP %19'u aştı... Beklemeye değmez mi? Bir grup akademisyen ve Türk Cumhuriyetleri'nden gelip Ankara'da okuyan öğrencilerle birlikte yemek yedik. Amerika'dan dönen bir profesör dostumuza, bu ülkeye yerleşen Türk meslektaşları Türkiye'de en çok özledikleri şeyin ne olduğunu şöyle açıklamışlar: - Ekmekler burnumuzda tütüyor. Bu defa Hoca sordu soydaş ve dindaş öğrencilerimize sohbetin en derin yerinde "Türkiye'de en çok dikkatinizi çeken husus nedir?" Hepsi birden "çookkkk" dedi. Sonra Ramil sıraladı: 1. Çok, özellikle de hanımlar aşırı sigara içiyor. Üç-beş sene önce geldiğimizde otobüslerde de içiliyordu, şimdi yasaklandı. 2. Pencerelerden bir alt kattakini düşünmeden halı, kilim, sofra örtüsü silkeleniyor. Yollardakilerin başına düşse bile umursamıyorlar. 3. Oturulacak yere ayaklarını uzatıyorlar, üniversitede. Liliye'nin dikkatini çeken ise metro, Ankaray ve öteki toplu taşıma araçlarından inilmeden, bineceklerin hücumuna uğraması. Bunlar ise önemli değil, üstesinden geliriz. Demek hâlâ görünmeyen yanlarımız var. Mesela trafik canavarını gizliyebiliyoruz. Ama ne vakte kadar? Mükremin Çıtır Hem yazar, hem sanatçı, hem tiyatrocu. Ülkenin bir ucunda doğmuş, büyümüş, büyük şehre gelmiş, tahsil terbiye görmüş, sahneye, ekrana yansımış, köşe kapmış. Hep "kara mizah" olaylara sıcak durmuş, yakınlık göstermiş, çözümü için bütün gücüyle aktarmış. Hem güldürmüş, hem düşündürmüş. Memleketi Hakkari'ye vefa borcunu ödemiş "Vizontele" çalışmasıyla. Fukaralar bayram etmiş, yetiştirdikleri bir aydınla. Kurulan platolara taşınmış onu görmek için. Filmi kapalı gişe oynamış. Dansların Sultanı'yla bütün biletler bir anda bitmiş. Gerçekte Sultanların Dansı folklorumuz belki ilk defa 90 dansçıyla rantını yedi. Bir Avuç Tiyatro ise en uzun ömürlü yerli dizilerden. Sabit gelirli bir ailenin umutları, sorunları, çelişkileri karikatürize edilerek anlatılıyor. Vergi rekortmeni değil Yılmaz Erdoğan, ama lüks içkiyi sevdiğini henüz öğrendik. Üstelik; yerli değil dizileri gibi, yazdıkları gibi; yabancı. Dünyada patronların viskisi olarak tanınan 12 yıllık Chivas Regal Yılmaz Erdoğan'ın favorisi. Vah köse sakalım. Acaba bu yerli Dallas'ın gonk vuruşu, start alışı mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.