Siz hiç "ekonomik kiriz" yaşadınız mı? Sakın ha "yaşadığımız ne" falan demeyin bu adıyla öyle de, gerçeğiyle değil. İnanmazsanız ispata çalışayım. Ecevit yine başbakan. Demirel de muhalefet lideri. Caddelerde kuyruklara şahit oluyorsunuz. Bu ne kuyruğu? bu sigara. İnanmadınız değil mi? Sigara kuyruğu olur mu hiç? Olur elbette "kötü yönetimlerde. Beceriksiz yönetcilerle. - Bu gaz kuyruğu... Bu şeker... Bu da yağ!.. Gençlerimiz kesinlikle inanmıyor bu hale. 1970'in son çeyreği hep böyle. Cebinizde paranız var, istediğiniz şeyi alamıyorsunuz. Yahut alıyorsunuz, çalıştıramıyorsunuz. Sular yeterli değil, sürekli elektrikler kesilir. "Baba"nın deyişiyle ülke "70 cente muhtaç" ayrıca "benzin var da içtik mi? denilen halde memleket. Bu işte "Ekonomik kriz." Ekonomik kriz de ne? Kenan Evren'in hatıralarını okuyanlar siyasi tarihimizin bu bölümüne arka plan bulabilirler. Kenan Paşa'nın bir de hatırlatması var. İhtilal öncesi liderler birbirine küs. Anıtkabir'de bile el sıkışmıyorlar. Ekonomik Kriz de etkili oluyor. Karaborsacılık almış yürümüş. Esnaf yok satıyor. Yönetim sorunlarla devralmış. Üstüne üstlük bir de terör var. Hepsinin düzelmesi gerek. Batı reçete uzatıyor.! Kenan Paşa'nın hasbi yanı vardır çoğu zaman. Özetle diyor ki Kenan Evren: "Müttefiklerimiz ve dostlarımız bize yardım edecek ama taviz de istiyorlar. Bittabi en başta da Kıbrıs. Böyle demiyorlar ama diplomatik dille bunu öyle güzel ihsas ettiriyorlar ki, anlamamak kabil değil." İstenilen tavizleri sıralıyor Kenan Paşa. Ancak hangi sorunu kaşısanız altından batılı dostlar çıkıyor. Terör de öyle. Öteki sorunlar da. Meselâ sigara ve silah kaçakçılığı; Lafı balla keselim, ekonomik kriz böyledir. Bugün yaşanan kriz daha değişik. Çünkü yine Süleyman Demirel'in açıklamalarıyla "Hazinede 18 milyar dolar", yetkililerinin aktarmasıyla "26.5 milyar dolar" rezervimiz var. Üstelik hazine döviz karşılığı tahvil satışa çıkarır çıkarmaz milyonlarca dolar-mark girdisi sağlanıyor. Yani 1970'in ekonomik kriziyle kıyası kabil olmayacak düzeyde ülke. Bir zamanlar terörden, enflâsyondan rant elde eden bazı lobiler bugün de "ekonomik kriz söylemi"nden haksız kazanç elde ediyor. Finans kaynağı sağlıyor. Yani vurgun ve hortumculuk daha kibar gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla ekonomik değil de "güven" yahut "yönetim" veya "siyasi kriz" denirse yeridir yaşadığımız gelişmeye. Ülke iyi yönetilmiyor. Bazıları istemese de "geriye sayım" başladı. "Uzatmalar oynanıyor" Batı tabanı önemser Adı ne olursa olsun bazı ülkelerin ve uluslararası kuruluşların içişlerimize kadar uzanan müdahalelerini yaşıyorsak buna ekonomik kriz değil, buna "kötü idare krizi" denir. Daha açık bir ifadeyle. Birileri doları hızla fırlatıyorsa iyi düşünmek gerek. Burada dalgalı kur falan da yaşanmıyor. Faizler yükseliyor, döviz artışına mani olunamıyor! Bir dostumuz, bazı müttefiklerimiz ağzımıza biber sürmek için bahane arıyor. Kenan Paşa'nın ifadesiyle taviz koparılmaya çalışılıyor. Siyasi iradeye de taş atılıyor" isteklerime kulaklarını tıkarsan tahtın sallanabilir" demek isteniyor. Yapılan da bu. Aynı dostlar ve müttefikler halkta tabanı olan sıcaklar. Bunu kaybettiyseniz sizi bir anda terkedebilirler. Burada bir taşla iki kuş vuruyorlar. Hem halkla yönetimin arası açılıyor, hem de taviz için şartlar kolaylaştırılıyor. Hatta mecbur ediliyor. MHP ile Kemal Derviş arasındaki gerilimin esası da bu. "Teknokratlar Hükümeti" modeli de taviz için bir tehdit. Böyle bir noktaya, gelince konuşması gereken mülkiye, ekonomi eğitimi veren fakülteler, kamu yönetimini öğreten üniversiteler susuyor. Oysa en sağlıklı veri, bilimsel olanıdır. Değerlendirilmesi ölçülü yapılır. Allahtan halk farkında, üniversiteler sussa da. Her gün zam ve vergi haberine sivil toplum kuruluşları sus pus olsa da vatandaş sessiz düşünüyor. Lütuf buyurup biri sorsa ya ne düşündüğünü, sorunun nasıl çözüleceğini, size bir anlatsın. Başkent'te de taşrada da konuşulanlar örtüşüyor. Yok birbirinden farkı.