"Sivil, dindar ve demokrat" Cumhurbaşkanı Turgut Özal vefat edeli dikiş tutturamadık. "Ekonomi rayından çıkarsa, işin sonu yine felakettir" diyordu. Haklı çıktı. Üstelik Ülke koalisyona mahkûm. Sorun sorun üstünde. Dün MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici, Özal'ın uygulamalarına ve politikalarına hâlâ karşı olduğunu açıklarken, Türkiye'nin önemli işadamlarından Durmuş Yaşar, Yener Süsoy'a "Hayatımın en büyük yanlışı Rahmetli Özal'ı desteklemememdir" diyebiliyor. NTV'de izledim. Mustafa Balbay'ın sunduğu programda, merhumun en büyük muhaliflerinden, yazdığı kitaplarıyla bunu kanıtlayan Emin Çölaşan, Kemal Derviş'in programını açıklaması uzayınca şöyle demişti "Rahmetli Özal olsaydı, Bayram'da bile çalışır. Kurmaylarını toplar. Kararname mi, yoksa tebliği mi yayınlanacak hemen hayata geçirir. Bu kadar beklemezdi. Şimdi ha babam, de babam bekliyoruz" Özal'ı anlamaya çalıştığımızda vakit çok geç olacak. Ancak açtığı ufuk, gösterdiği yol hâlâ geçerli. Dışa açılımı ve piyasa ekonomisine geçişi sağlamıştı ama, devletin küçülmesini ve özelleştirmenin tümünü yapmaya ömrü kafi gelmemişti. Şimdi Derviş programına aldı. O'nu sürdürecek gibi bir hava veriyor. Kemal Bey'e dikkat; halkın arasına giriyor boğazlı kazağıyla, sürücülerle kahvelerde sohbet ediyor, kortlarda tenis oynuyor. Yollarda yürüyor. Mütevazı hali dikkat çekiyor. Zaten Özal da iktidarda iken Kemal Derviş'e sosyal demokrat olmasına rağmen önce DPT müsteşarlığı, sonra Merkez Bankası Başkanlığı önermişti. Aynı Murat Karayalçın'a milletvekilliği teklif ettiği gibi. İçimizden biriydi. Halkın kendisiydi. Yahya Kemal'in dediği gibi "Kökü mazide olan atiyiz"in duyarlılığını çok iyi yaşıyordu. Çünkü en meyveli ağaçlar, kökleri derine inerek, en temiz sularla beslenen bitki örtüleridir. Dolayısıyla hiç mi hiç halkına ters düşmedi. Sorunlarına çözüm üretti. Rekabetten korkmadı. Dünyaya açtı insanlarını. Çağdaş ve moderndi. Bir o kadar da dindardı. Kendine güveniyordu. Kadrolarına, ülke kaynaklarına, problemleri çözeceğine kesin inancı vardı. Halktan ve geleneklerinden bağını hiç koparmadı. Anavatan Partisi bu mirası henüz bitirmedi. Fakat bitirmeye uygulamasıyla niyetli gibi. Tonton seni çok özledik. Demokrasinin keyfine vardık seninle. Dünyayı yeniden keşfettik. Döndüğünü gördük. Yerimizin neresi olduğunu farkettik. Tartışmayı da senden öğrendik doğrusu. Hele sorunlar karşısında düşüncelerimizi almaz mıydın? Biz de bilmiş bilmiş anlatmaz mıydık?! Mekânın cennet olsun. Demokrasi kültürü TBMM'de salı ve çarşamba gruplar var. Bugün DSP, DYP ve ANAP toplanıyor. Dün FP ve MHP. Seçmenler akın akın gelmiyor artık. İlgi az gruplara. Sordum herkes geçim derdinde. MHP Grubu'nda başörtülü hanımlar çoğunluktaydı. Allahtan Bayrak töreni falan yoktu! Dinlediler ve sessizce terkettiler salonu. Bahçeli yine kağıttan okudu, sektirmeden. Kemal Derviş'in programının eleştirilebileceğini ve hataların böylece görülebileceğini söyledi. Tartışılacak her hususun devletin hantal yapısından kaynaklandığını, 3. sektörün önünün açılması gerektiğini söyledi. Gönüllü hareketlerin de devletin öncülüğünde yapılacağını belirtti. Dedi ki özetle: - Devleti etkin hâle getirmeliyiz. Reformu gerçekleştirmeliyiz. Vatandaş devletten bilgi alabilme ve sorgulama hakkını kullanabilmeli. Görüşlerini aktarabilmeli. Yolsuzluk ve çete operasyonlarının neticesini halk merak ediyor. Açıklanmalı. Bilinmeli ki ciddi bir dönüşümün eşiğindeyiz. Sorunlardan kaçmanın MHP'de yeri yoktur. MHP iktidara alışmış göründü grupta. Hükümeti iyice üstleniyor. FP de anamuhalefeti sırtlamış artık. Sincan'dan konuklar gelmese salon dolmayacak. Taşralı seçmene ağır geliyor artık masraflar. Recai Kutan her zamanki gibi geç geldi. Beceriksiz hükümetin elinde en karanlık günler yaşandığını, iktidarın bittiğini, kontrolün dış güçlerin eline geçtiğini ileri sürdü. - Bunlar IMF ve Dünya Bankası'dır. Ecevit, Derviş'in programını desteklediklerini açıklarken, bunun hükümetin programı olmadığını da itiraf ediyordu. Başbakan "IMF çağın gerisinde", Mesut Yılmaz "IMF programına harfiyen uyduk ve çöktük" diyenler sanki kendileri değilmiş gibiler. Tekrar IMF'nin kontrolüne girdiler. Kutan'a göre demokrasi kültürü siyasi hayatımıza girseydi, hükümetin istifa etmesi gerektiğini savundu, alternatifin de FP olduğunu iddia etti, kendilerine mal edilecek tek eylemin ise milletin sesi olmak biçiminde değerlendirdi. Bekir Sobacı hakkında tasarrufa kalkan FP, hükümeti 28 Şubat'ın getirdiğini de öne sürdü. Nereye kadar diye de sordu? Ancak asıl sorular hafta içinde. Program yasaları çıkarken sorulacak gibi.