Sabahın erken saatlerinde yollara düştüm Başkent'te. Bir kahvaltıyı izledim. İsrail Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Şimon Peres, Ankara'daki son gününün sabahında Kemal Derviş ile kahvaltı yaptı. Denize düşen neye sarılmışsa, Peres'den deneyimlerini aktarmasını istiyor sayın Derviş. Çünkü böyle bir dönemde Peres İsrail'de Başbakandı. Ankara ve Telaviv'in ortak yanı Washington ile dost ve müttefik olması. Peres dün bakın neler söyledi; Kemal Derviş'e: - Biz krizi toplumsal mutabakatı sağlayarak aştık. Siz de bu desteği almalısınız. Krizi aşma yolunda sendika ve işçilerle işbirliği yapın. Biz buna çok dikkat ettik. Her kesimle görüştük, uzlaşmayı hayata geçirdik. Zamanı da üç ay olarak veriyor Peres, Kemal Derviş bunu uzun buluyor 52. Günde! "Bizim o kadar vaktimiz yok" diyor. Gerçekten öyle mi acaba? Daha muhalefetin ziyaretine gidilmedi. Sivil toplum kuruluşlarının belli bir kesiminin yaklaşımı öğrenildi. TÜSİAD var bu ilişkide, MÜSİAD yok. Yani Anadolu sermayesi. Bir eksiklik değil mi? Yüksel Yalova'ya bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü onca vakfı ya azletmek, ya da kapatmak için hızlı bir tempoda tasarrufa başladı. Suçları da bir formu doldurmamak! Sosyal mutabakat böyle sağlanır mı acaba? İstanbul mitingi'nde resmi rakamlara göre toplanan 100 bini aşkın insan, tertip heyetine göre yarım milyon vatandaşın ekonomik krizi protestosu, dün 80 bin kişiyle Ankara'da gerçekleşti. Hayat durdu... YÖK'ün acımasız tasarrufları tarafların keskinleşmesine yol açıyor... Hukuk gözardı ediliyor. Toplumsal mutabakat amaç ise birer adım birbirlerine yaklaşmaktan kim zarar görebilir? Grup Başkanvekili İsmail Köse nihayet bu konuda bir açıklama yaptı da sorunu hatırlattı. Hiçbir şey kaybetmeyiz, kazanırız. İkna icbar ile değil, ikna ile yapılır, eğer istenirse. İsrail'de enflâsyon %3000'e varmıştı. Sorun da Peres'in dediği gibi toplumsal mutabakatı sağlayarak aşıldı. Üstelik hâlâ İsrail'de Arapları füze ateşine tutarak yerle bir edilmesini isteyen politikacılar ve din adamları olduğu gibi; insan haklarına saygı gösterilmesini savunanlar da var. Hükümet ve yönetimde sorumluluk alanlar önce buradan başlamalılardı. Belki vakit geçmemiştir. O halde buyurmak gerek bu kapıdan. İçeri girmek lâzım. Lüzum görürse çekilmek! TBMM Başkanı dün ağır konuştu. TOBB'un önceki günkü açıklamalarından ciddi biçimde rahatsız. Hakaret olduğu kanısında açıklamalarda. Ömer İzgi yasal yollara başvuruyor hem TBMM, hem milletvekilleri için. Parlamentoda İzgi'nin açıklamalarından sonra Ecevit Grup'ta konuştu. DSP'liler kadar medya mensubu vardı. Yoğun ilgi de Rıdvan Budak'a. Ama bütün ısrarlara rağmen aykırı konuşmasını sürdürmedi. Ecevit birkaç günden beri odasında DSP'li ekonomistleri ağırlıyor. Görüşlerini alıyor. Bundan istifade ettiğini belirterek, grupta bu konuda görüşü olanların da belirtmesini istiyor "ekonomik kriz'in aşılması için. Bir seminer gibi bu görüşlerden çok şey öğrendiğini aktarıyor! Başbakan Ecevit dün yine tekrarladı. Hayatı boyunca lüzum gördüğünde geldiği görevlerinden çekildiğini anlattı. Şimdi ise hükümetten çekilmek gibi bir düşüncesi olmadığını söyledi. Alkış üzerine alkış aldı. Bu sırada başta esnaf onbinlerce vatandaş sokaklarda ekonomik krizi protesto ediyordu. Bunu hatırlattı: - En tabii hakları elbette. Anayasal hakları üstelik. Ancak yaygınlaşmasın turizm mevsimi geldi. Turistleri kaçırmayalım. Medya da protestocuları kışkırtmaktan vazgeçmeli. "Ecevit ve hükümet istifa" seslerini duyuyorum. Peki yerine nasıl bir hükümet gelecek? Bunlar da söylenmeli. Koltuğa yapışmak gibi bir eğilimim yok. Hükümet bunalımı memleketin hayrına değil. Görevde kalacağım bunun için. İnançlarım uğruna mücadeleden vazgeçmem. Ecevit "ara rejim" tartışmalarına pür hiddet. İlan vererek hükümeti destekleyen TOBB'un önceki günkü "hükümet istifa" tavrına rağmen Fuat Miras'a teşekkür ediyor. "Çünkü sıkıntılarını biliyorum" diyor. Hemen komşu salonda DYP Grubu var. Çiller'e göre bunlar pişkinlik. Doları yabancılar; Türk lirası karşısında 1.800.000 TL olarak açıklıyor. Oysa Türkiye'de çoğu insan açlık sınırında. Hükümet hâlâ ameliyat için bekliyor. Halbuki dünya kamuoyu bu ameliyatı çoktan yapmış. Çiller'e göre; Ecevit ekonomik savaş vermiyor, hükümetinin ömrünü uzatma savaşı yapıyor. Ancak tahribat büyük, vahameti anlayacak yönetici de az. Bu ufak bir yol kazası değil. Görme özürlü birisinin, iyi sürücü olduğunu iddia etmek. Muhalefet yıkıcı değil, çünkü iktidar herşeyi yıktı, muhalefete bir şey bırakmadı. Ekonomik programda da milletten başka her şey var. Vatandaş artık bu hükümeti taşıyamıyor. Ankara'da sinir harbi ve gerilim var. Sağduyusuna hakim olan kazanacak. Ancak halkla örtüşmek kaydıyla. Devlet de vatandaş ile barışacak. Peki bu nasıl olacak? İşte işin sırrı da burada ya?! Ne şiş yanacak, ne kebab. Bu da ustaların maharetine bağlı.