Vakıflarda operasyon

A -
A +

Amerika ve Almanya'da vakıflar her alanda söz sahibidir. Devlet de bu sivil toplum kuruluşlarına arka çıkar. Eğitimden, spora; sosyal hayattan sağlığa kadar çoğu temel hizmetin yükünü hep vakıflar üslenmiş. Bir sorun olduğu zaman yönetim onların ayağına gidiyor, "problemin nasıl çözülebileceği" konusunda yardıma çalışıyor. Açığını kapatmaya uğraş veriyor. Türkiye'de de tam tersi.. Yönetim "ah" diye aklından geçiyor "şunlar bir açık verse de; alayişle, nümayişle kapatıp, ötekilerin de dikkatini çeksem!! yaramazlık etmeyin, yoksa ağzınıza biber sürerim" Bürokrasi için ekonomik kriz, insanların işsizliği, geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı vız gelir tırıs gider. Mühim olan onların koltuğunun korunmasıdır. Büyükleri ne derlerse o'nu aynen yaparlar! Hukuka, insan haklarına, demokrasiye uygun mu değil mi umurlarında bile değil. Krallar gibi kendi saltanatları önemlidir. Vakıflarda şimdi böyle bir durum yaşanıyor. 20 vakıf yöneticisi dün ziyaretime geldi. Vakıflar biliyorsunuz kamunun yükünü paylaşan, devletin zahmetini azaltan kuruluşlardır. Vakıf medeniyetimiz Amerika'da bile yaşamaktadır. Bizde ise geriye götürülmek istenmektedir. Vakıf yöneticileri, kendilerinden istenen ve istihbari bilgileri havi bir formu doldurmadıkları için azledilmekle karşıkarşıyalar. Yani ömür boyu hiçbir vakıf kuruluşunda artık görev alamayacaklar. Nedeni de bu bilgileri yetkililere zamanında teslim etmemeleri. ABD'de olsaydı yöneticiler onların ayağına giderdi "Form bilgileri henüz gelmedi. Size nasıl yardımcı olabiliriz" denirdi. Bizde tersi fırsat bu fırsat; şimdi Ankara bölgede sadece 60 vakıf yönetimi bu yüzden azledilmekle karşı karşıya. Türkiye genelinde ise bu sayı kare küpünden de fazla. Kapatmak için çalışılan vakıfların durumu daha da acı. Böyle bir anlayış insanların hayır sever duygularını köreltiyor, paylaşım hassasiyetini iğdiş ediyor, heyecanları kaybettiriyor. Yuuuf olsun. Mustafa Keten'den sonra ANAP Yönetimi Nurettin Yardımcı'yı Vakıflar Genel Müdürü yaptı. Sayın Yadımcı Arkeolog aslında. Kültür Bakanlığı'nda yıllar önce çalışırken Ecevit'in hışmına uğradı. Partilerinden istifa ettirilerek 13 bağımsız milletvekilinin iştirakiyle kurulan Ecevit hükümeti'nde Enver Akova (AP) da vardı. Nurettin Yardımcı'yı yanına aldı. Vasat bir bürokrattı. Cavit Kavak (ANAP) Başkanlığa getirdi. Dün gibi hatırlıyorum buradan da Vakıflarda hayırişlerine 6 ay vekalet ettiği Vakıflar uzmanlık alanı değil Sayın Yardımcı'nın. Böylece arkeolojiyi de geride bırakmış oldu. Vakıflar yönetiminin ilk işi dayatma döneminden geriye kalan tasarrufları hayata geçirmek oldu. Yardımcı da şimdi bunu yapıyor. Önce vakıf yönetimlerini azil için Müfettişlerden rapor istendi. Müfettişler böyle bir rapor vermeyince haklarında soruşturma başlatıldı. Zorlamalar da kâr etmedi. Bunun üzerine Kanun Hükmünde bir Kararname ihtiyacı hasıl oldu. Müfettişliği kaldırmak istediler ve yerine vakıf denetim birimi kurmaya çaba sarfettiler. Sadece yönetime yakın 8 müfettiş buna sıcaktı. Ötekiler de uzman ediliyordu. Hukukçu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den geri döndü. Bu TBMM'den de geçmedi. (2000) Şimdi Vakıflar Genel Müdürlüğü bu tasarrufunu geri çekmeli, sivil toplum kuruluşlarımızı mutazarrır etmemelidir. Yanlış hesap Bağdat'tan dönüyor. Bazıları bunun altında kalır. Toplumsal tepki her geçen gün büyür. Toplumu böyle cezalandıramazsınız. Onun için de Vakıflar Tüzüğünün 24. maddesi acımasızdır, değiştirilmesi gerekir. Çünkü siyasi yasaklılar bile birkaç sene sonra politika yapabiliyorlar ülkemizde. Oysa vakıflardaki yönetimlerin, sivil toplum kurluşlarının temsilcileri azledildiklerinde ömür boyu yasaklı oluyorlar. Devlet Bakanı Sayın Yüksel Yalova'ya hatırlatmak gerek, ülkenin ve insanımızın onca sorunu var iken, böyle bir hukuksuzluk yapılmamalı. Kamuoyu araştırmalarında da ülke fotoğrafı öyle güzel gösteriliyor ki, iyi okumak lâzım. Başkent toplantıları TBMM güya genel kurul olduğu günlerde ziyaretçi kabul etmeyecekti. Siz dün görecektiniz, miting alanı gibiydi. Seçmenlerden bir dokun, bin ah değil, onbin ah işit. Üç grup toplantısında MHP, FP ve ANAP Grup salonlarının önü ana-baba günü gibiydi. Yarıp geçmek bile mümkün olmadı. Kutan ve Yılmaz geç gelince ve basına kapalı olunca her üç grubu izlemek mümkün oldu. MHP'de Bahçeli ekonomik kriz'in siyasi sorumluluğunun hükümete ait olduğunu tekrarladı. Medya ve sivil toplum kuruluşlarından anlayış ve fedakarlık istedi, kriz rantçılarına fırsat vermemelerini öğütledi. Dünkü manzara, hükümeti MHP'nin ayakta tuttuğu şeklindeydi. Çünkü MHP gelişmeleri üslenebilecek bir anlayış ve bir politika izliyor. Koray Aydın da bunu doğruluyor, Bahçeli'nin iknasıyla Ecevit ve Yılmaz dayanışmasının sürdüğünü hatırlatıyor. ANAP'ın halka ve basına kapalı oturumu uzayınca, FP liderini izledi TBMM konukları. Recai Kutan her geçen gün sertleşiyor. Artık hükümete değil de üç partiyi iktidara getirenlere sesleniyor: "Yaşanan kriz değil, çöküş ve kaostur. Bunları iktidarda tutanlar ülkeyi iflasa sürüklüyorlar. Ülke yanıyor. Kemal Derviş konuşuyor ve halkı 45 gündür oyalıyor. Millet iradesine, halkın tercihine iktidar yolları açılmalıdır." TOBB da TBMM'nin karşısında. Dünkü toplantıda arayışların başladığı göründü. Düne kadar hükümete arka çıkan TOBB, TÜSİAD'dan sonra bunu yeniden değerlendiriyor. TOBB üyeleri zehir zemberek artık. Yarın yeni bir gün, dünya yeniden kurulacak. Hep birlikte göreceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.