Bugün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplanıyor. Gündem terör. 140'ı aşkın ülke temsilcisi bu konuda konuşacak. Oysa tek tecrübeli; yoğun birikimi ve kadrosu olan ülke ise Türkiye. Eğer samimiyet gerekiyorsa Ankara dinlenmeli, hem de can kulağıyla dinlenmeli uluslararası terör konusunda. Bu fırsat da kaçmamalı. Türkiye iyi değerlendirmeli. Siz bakmayın son 15 yıldır bölücü terör örgütü PKK ve marksist DHKP-C ile mücadelemize. Bunlara arka çıkan, destek veren, kaynak aktaran batının gerçek yüzü daha eskilere dayanır. İşte üç-beş örnek: Sultan 2. Abdülhamid Han'a yapılan suikast. Talat Paşa Berlin'de Ermeni militanlarca öldürüldü. Bahattin Paşa da Roma'da. Salim Halim Paşa İsviçre'de. Saymaya kalksam Tiflis'e kadar uzanacak. Bireysel terör gibi görünse de bir ayağı uluslararası terörün içinde. Tek ayakta duracak hali, yürüyecek takati olmaz terörün. Sonra bir Ermeni terörü başladı bütün dünyada. Teker teker büyük temsilcilerimiz, müşavirlerimiz kurşunlandı. İlki de Amerika'da yaşandı. Tık yok. Fransa'da katiller berat ettirildi. Budapeşte'de hapisten kaçırıldı. Halen Ermenistan'da boy gösteriyorlar bu uluslararası terör örgütlerinin temsilcileri. Papa 2. Jean Paul da Erivan'a gittiğinde, Ermenilerin sözde soykırıma uğradığını, acılarını paylaştığını söylemez mi geçen hafta? Hep seyrettiğimiz bu filme batıdan alkış var. Batı, özellikle ABD kendi topraklarında savaş yapmaz, yaptırmaz. Çünkü ne kadar pahalı bir maliyeti olduğunu bilir. Sınırları dışında gerçekleştirir. Birini tutar. Silah satar. Zaten Bush da silah ve petrol sektörünün desteğiyle başkan seçildi. İki gruba da arka çıkıyor. Destek de nasıl olunacak dünya kamuoyu bilir. ABD'de fert başına milli gelir 33 bin doların üstünde. Afganistan'da ise 250 dolar falan. ABD'de menfur terörist saldırı gerçekleşti, kızılca kıyamet koptu. Liderler şartlanmışlıklarını hemen dışa vurdular. Bush haçlı seferi ilan etti. Sonra yanlış anlaşıldığını belirterek, özür bildirdi. Ancak o saate kadar ABD'de ve İngiltere'de Müslümanlara karşı bir taciz ve saldırı kampanyası başlamış oldu. Şimdi tepkiler karşısında buna mani olunmaya çalışılıyor. Ne kadar olunacaksa? Arka plânda komünizmin çökmesi, SSCB'nin dağılması yatıyor. Gelişmiş ülkelere sadece pazar değil, düşman da gerekti. NATO Genel Sekreteri Belçikalı Willy Claes NATO Zirvesi'nde (1990) yeni düşmanın İslâm olduğunu açıkladı. Çoğu hâlâ batının gözünde sömürge gibi değerlendirilen zengin Arap ülkelerinin tepkisi karşısında, İslâm dünyasının öfkesini batılı dürüst aydınlarla birlikte hissedince Claes ayrıldı. Baba George Bush yardımcısı Dan Guayle de öyleydi. Ama Bush'un hatalarını da belirten Turgut Özal gibi itibarlı dostları, vardı. Margaret Thatcher de İngiltere aynı görüşün temsilcisiydi. Schmdit'ten sonra Hemtuh Kohl da Almanya'da. Ortak hedef, Müslüman dünyası Ortak hedefleri İslam ve Müslüman dünyaydı, komünizmin yıkılmasıyla. İşte bunun son örneği de İtalya Başbakanı, işadamı Silvio Berlusconi oldu. İtalya'da da barışsever aydınlardan tepki gören Berlusconi ne demişti? Şöyle ki: - ABD'de yapılan saldırı aynı zamanda uygarlığa yapılmıştır. Ancak biz kendi uygarlığımızın üstün olduğunu bilmeliyiz. Batı uygarlığını kucaklayan ülkelerde İslam ülkelerinde olmayan refah, insan hakları, din ve vicdan özgürlükleri var. İslâm dünyası hoşgörülü batı uygarlığının karşıtı. Tek boyutlu düşünce âleminde yaşıyor. İki uygarlık aynı düzlemde değerlendirilemez. Halkları fethederek batılılaştırmak batı için bir kader. Şimdiye dek komünizm ve İslam dünyasının bir bölümünü fethettik. Ancak İslam dünyasında hâlâ 1400 yıl öncesinde kalan ülkeler var. Berlusconi fetih çağrısı yapıyor! Esasında tamıtamına ırkçılık ve köktendincilik yapıyor. Neden gemilerle sahillerine yığılan fukara ülkelerden gelmiş insanları kabul etmiyor da, meşakkatlerini artırıyor? Çünkü insan hakları batı için sadece siyasi suçlu olursa. Sömürdükleri ve medeniyet çatışmalarını götürdükleri bu fukara ülkelere, gelişmemiş devletlere kesinkes yardımcı olmazlar. Açlık sınırını çoktan aşmış bu insanlara, insanca yaklaşmazlar, yaklaşmıyorlar. Esasında terör de buradan, bundan besleniyor. Aynı Rusya ve Yunanistan gibi, İtalya da terör örgütü başı Öcalan'la ilgili Ankara'nın kesin tavrı olmasaydı, bugün teröristbaşı Avrupa'da krallar gibi yaşıyordu. Hâlâ da döviz kaynakları batılı bankalarda bekliyor. Birleşmiş Milletler'de bütün bu gelişmeler de gözardı edilmemeli. Gerçi BM büyük ve gelişmiş devletlerin kontrolüne girdi. ABD borcunu ödemeyi henüz kararlaştırdı. Çünkü Üsame bin Ladin'in yakalanması için daha önce alınan BM kararlarını gerekçe gösteriyor. Ancak aynı kınama ve gereği kararı İsrail için de var. BM'den yine ses çıkmıyor, üzeri örtülüyor!. Eski "baba" liderler gelişmiş ülkelerde de yok artık! Sorun da burada. Gelen, gideni aratıyor. Vasatlar devrede. Susmak sırası değil artık, dünya entelektüellerinin, sorumlu aydınların. Yoksa sıra ülkelerden sonra onlara geliyor.