Zaman zaman beğendiğim hikâyelere yer veriyorum. Bir şeyleri anlatmak bazen çok zor gelebiliyor insana. İşte bu gibi durumlarda yaşanmış hikâyelerden yardım almak gerekebiliyor. Geçen hafta bir okuyucumdan gelen "Ayakkabıcı ve sakat çocuk" başlıklı bu hikâyeyi sizlerle paylaşmak istedim; Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkandan dışarı fırlayıp: - Küçük! diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika! - Gerçekten çok güzeller. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik. - Bence önemli değil... Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı. Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü: - Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi. Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp: - Anlayamadım, dedi. Neden öyle olsun ki? - Çok basit, dedi, adam. Eğer vicdan yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orada tüm eksiklikler tamamlanacak. Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrini işaret ederek: - Baktığın ayakkabı, sana yakışır, dedi. Denemek ister misin? - Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki! - İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder. - Ayakkabının diğer teki işe yaramaz! Onu kim alacak ki? - Amma yaptın ha! diye güldü adam. Onu da sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım. Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek: - 5 lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti! Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkana girdi. İçerideki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek. - Benim satış işlemim bitti, dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum. -Şaka mı yapıyorsunuz? diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi? - Senin antika eşyalardan haberin yok herhalde. Bir antika ne kadar eski ise o kadar para tutar. Bu yüzden en az 30-40 lira eder. Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kağıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek: - Bana göre 20 lira yeterli, dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya!.. Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu, sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip: - Babam haklıymış, dedi. Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok, demişti. Her rüzgâr savuracak bir toz bulur, her hayat yaşanacak bir can bulur, her umut gerçekleşecek bir düş bulur. Bulunmayacak tek şey senin benzerindir. Sevgiyle...