Halil İbrahim bereketi...

A -
A +

Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış... Büyüğü Halil... Küçüğü ise İbrahim... Halil evli çocuklu, İbrahim ise bekârmış... Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin. Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş... Bununla geçinip giderlermiş... Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar... İş kalmış taşımaya... Halil, bir teklif yapmış: -İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle... "Peki abi" demiş İbrahim... Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... O gidince, düşünmüş İbrahim: "-Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine..." Böyle demiş ve kendi payından bir miktar atmış onunkine... Az sonra Halil çıkagelmiş. "Haydi İbrahim" demiş, "Önce sen doldur da taşı ambara..." -Peki abi... İbrahim, kendi yiyeceğinden bir çuval doldurup düşmüş yola... O gidince, Halil düşünmüş bu defa... Demiş ki: "-Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek..." Böyle düşünerek, kendi payından atmış onunkine birkaç kürek... Velhasıl biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atmış onunkine. Bu, böyle sürüp gitmiş... Ama birbirlerinden habersizlermiş. Nihayet akşam olmuş. Karanlık basmış. Görmüşler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile... Hak teala bu hâli çok beğenmiş. Buğdaylarına bir bereket vermiş, bir bereket vermiş ki... Günlerce taşımış iki kardeş, bitirememişler. Şaşırmışlar bu işe... Aksine çoğalmış buğdayları. Dolup taşmış ambarları. İşte o yüzden; bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir olmuş. Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketi... Sevgiyle...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.