On bir ayın sultanı ramazana çok az bir zaman kaldı... Maneviyatın, huzurun, ibadetin en doruk noktasında olduğu aydır ramazan... Çok kıymetlidir... Bir ay boyunca kalplerimizin arındığını hissederiz... Hele o eski ramazanlar yok mu?.. Hep özlerim ve her seferinde gözlerim dolar... Tüm akrabalar bir ay boyunca, hemen hemen her iftar hep birlikte huzur içinde geçirirdik o kıymetli günleri... Rahmetli dedem bize harika Çerkez yemekleri yapardı iftarda... Nur içinde yat dedeciğim... Hele bir de teravihler ayrı bir zevkti... Mahallenin tüm kadınları toplanır, çocuklarını da alır hep birlikte camilere giderdik... Daha ilkokul çağlarındaydık. En az yedi cami dolaşırdık... Onun tadı bir başkadır... Annemin gözünün içine bakar, resmen yalvarırdık "Bizi de götür camiye" diye... Ablamla benim elimden tutardı, huzur içinde giderdik... Evet simdi de yapıyoruz ama, yine de çok özlüyorum o eski ramazanları... Sonra bir başka tat da, sahurlardır... Annem saatini yatmadan kurar, zaman gelince erkenden kalkar ki, yemekler pişirilsin... Uyandığımız anda burnumuza mutfaktan mis gibi kokular gelirdi... Çok şükür ki sevdiklerimiz hayatta ve yine aynı iftarları, sahurları yapma şansımız var... Bu ramazan ayının bende bir başka tadı daha var aslında... Canım kocamla birlikte geçirecek olmam... Evliliğimizin ilk yılı ve ilk ramazanı... O yüzden tadı bir başka... Nasip olursa her seferinde bir başka camiye gitmek istiyorum... Ve sahurları iple çekiyorum... Açlığın ne demek olduğunu bu mübarek ayda anlarız. Oysa ki yılın her ayında, her gününde aç olan ve bazen yemek için bir öğün bile bulamayan o kadar çok insanımız var ki... Farkında bile değilizdir.. Ama ramazan ayı bize dediğim gibi açlığın ne demek olduğunu en güzel şekilde anlatır... Sonra yardımların en çok yapıldığı aydır... Belediyelerin, hâli vakti yerinde olan insanların kurduğu iftar çadırları sayesinde kim bilir kaç kişi karnını doyuruyordur... Verilen fitreler kaç yuvanın ihtiyacını karşılıyordur. Ne güzel değil mi?... Bu satırları yazarken bile yüreğim coşuyor, içimi bir huzur kaplıyor... Çok seviyorum ramazan ayını çok.. Bizi kendimize getiriyor bu ay... Bu dünyada her şeyin boş olduğunun, gelip geçici olduğunun, hayatın aslında koca bir yalan olduğunun en çok ramazan ayında farkına varırız... Evlerimizde edilen duaların, okunan Kur'an-ı kerimlerin tadı yine bir başkadır... Bu ay insanın evine bereket, huzur dolar... Bundan daha güzel, daha önemli başka ne olabilir ki? Ramazandan sonra güzel olan bir başka gün ise bayramlardır... Ramazan Bayramı bütün bir ayın maneviyatının en tatlı şekilde paylaşıldığı gündür... Günler öncesinden çalışmalar başlar... Tatlılar yapılır, şekerlemeler alınır, hatta ve hatta eskiden büyüklerimiz bizlere bezden mendiller verirdi... Bayılırdım bayramlara... Çikolatalar, şekerler, bayram harçlıkları... Hangi çocuk sevmez ki bu saydıklarımı... Şimdi bayramlar bizim zamanımızdaki gibi olmasa da yine de, aynı tadı veren büyüklerimiz var... Sıra bizde şimdi, bize düşüyor eskileri yaşatmak... Çocukları mutlu etmek bayramın değişmez parçası.. Hiç zor değil. Sadece düşünmek yeter... En önemlisi de büyüklerimizi ihmal etmemek... Bana göre telefonla ya da mesajla bayram kutlanmaz... Tatile gitmek yerine bir gününüzü ayırıp, büyüklerimizin evlerine bayram ziyaretlerine gitmek gerek... Nice ramazanlara ve bayramlara.... Sevgiyle.