Milletçe, dört gözle 17 Aralık'ı beklediğimiz bugünlerde basın yayın organlarımızdan yükselen seslere bakarsak, AB'ye "lâyık" olmak için daha çook fırın ekmek yememiz gerektiği sonucu çıkıyor. "İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır" atasözü bizim atasözümüzdür ama biz iğneyi de, çuvaldızı da kendimize batırmaktayız. Vücudumuz iğneli beşiğe döndü, delik deşik olduk. Bir iler tutar yanımız kalmadı. Yani bu Avrupa ülkeleri sütten çıkmış, bir de ilâveten zemzemle yıkanmış ak kaşıklar mı? Kalem ve söz sahiplerinin yazıp söylediklerine kulak verdiğimizde eyvah ki ne eyvah, meğer bizim insanlık camiasında devlet, millet olarak boy göstermemiz bile ayıp! İnsan hakları ihlâlleri bizde, her türlü kötü muamele bizde, inançlara saygısızlık bizde, trafik keşmekeşi bizde, her çeşit yolsuzluk, usulsüzlük, plansızlık, düzensizlik, kuralsızlık, hırsızlık, uğursuzluk bizde. Çevreye saygısızlık bizde. İnsanlarımız tembel. Eğitim sistemimiz berbat. Kar yağdı, yollar kapandı. Yağmur yağdı, sel bastı. Polis cam çerçeve indiren, araba parçalayan, molotof kokteyli atanlara karşı cop kullanıyor! Ülkemizdeki her olumsuzluğu artık Avrupa Birliği ile irtibatlandırır olduk. Bir kusurumuzu görür görmez, "Biz Avrupa Birliği'ne böyle mi gireceğiz?", "Bizi bu halimizle Avrupa'ya alırlar mı?" lâfları sokaktaki vatandaşın dilinde bile pelesenk oldu. Onlar dört dörtlük, onlar mükemmel, onlar şöyle, onlar böyleÖ Orada işsizlik yok, rüşvet yok, hırsızlık yok, kapkaççılık yok, futbol terörü yok! İnsan haklarına saygı var, eşitlik var, adalet var, para var, refah var. Onlar siyasî ahlâk sahibi, dürüst, sözüne güvenilir, iyi niyetli ülkeler. Oralarda her ırktan, her milletten, her dinden insanlar güven içinde, hürriyet içinde, adalet içinde yaşıyor, kimseye karşı ayrımcılık yapılmıyor, çifte standart yok! Onlar başka devletlerin bütünlüğüne saygı gösteren ülkeler! Azınlıkların hakkını hukukunu gözetmeyen, çifte standart uygulayan, adalet mekanizmasını doğru işletmeyen biziz! Sözüne güvenilmeyen biziz! İyi niyetli olmayan biziz! İki yüzlü olan biziz! Üniter devlet yapımızı sağından solundan tırtıklamak isteyenlere göz yummayarak suç işleyen biziz! Meğer Avrupa Birliği'nin bizi içine almayı kabul etmesi bir lütufmuş! Hadi hayırlısıÖ 17 Aralık'ta beklediğimiz rapor yayınlanacak. Başımızın üzerine de Demokles'in kılıcı asılacak. Kendimizi bu kadar hor görmeyelim. "Eh, burası Türkiye!" gibi ifadelerle başlayan aşağılayıcı cümleler kurmayalım. Ne demek "Burası Türkiye!" İyi ki burası Türkiye! Onbeş sene kadar önce Amerika'daki bizler, "Turkey kelimesinin mecâzî mânâsı var, aptal, alık demeye geliyor, alay konusu oluyor" diye "Türkiye Turkey değildir" kampanyası açmıştık. Kendi dilimizde, kendi insanımızın memleketimizin adını böyle aşağılama, küçümseme, alay konusu yapması doğrusu hiç yakışık almıyor. Eksiğimiz, yanlışımız çok olabilir. Hangi ülkenin yok ki?! Avrupa dediğimiz yer, bırakın tarihindeki çarpıklıkları, hâli hazırda, öyle yere göğe sığdırılmaz bir devletler topluluğu değildir.