24 Nisan'a doludizgin yaklaşırken Ermeni asıllı Amerikalı Edward Tashji'dan bir hatıra sunuyorum size. New York'ta geçen delikanlılık yıllarında birkaç Ermeni arkadaşıyla amatör bir orkestra kurup Ermeni ve Süryânî toplantılarında çalmaya başlamışlar. Bir gün şöyle bir olay gelmiş başına. Yıl 1950: "Bizim orkestra kilisenin desteklediği bir organizasyonda sahne almak için anlaşmıştı. New York'ta hâlâ var olan Audubon Salonu'nda. Orası yıllarca sosyal faaliyetler için gözde bir mekândı. Kadın, erkek, çocuk iki yüzden fazla dinleyici vardı. Her şey çok güzel gidiyordu. Orkestramızın başı arkadaşım Chick bir ara çok sevdiğimiz eski bir Türk şarkısını çalmaya başladı. Benim de yıllardır bildiğim ve evde söylediğim bir şarkıydı. Önceden prova yapmaksızın, Chick'ten de izin almadan, sol kolumun altında darbukamla ayağa kalktım, bir adım öne çıkıp mikrofona yaklaştım, tam yerinde şarkıya girip söylemeye başladım. TÜRKÇE! Bizim grup bir an şok oldu. Ve o anda dans etmekte olanların yüzleri sahneye çevrildi. Fakat çok kısa bir an sürdü bu durum. Dans devam etti, salondakilerden yükselen müspet hava orkestramızı sarıp sarmaladı, hep birlikte alkış tutarlarken herkesin yüzü gülüyordu. Üç mısra okudum ve salonu çınlatan bir alkış aldık. Bizim sinirli Chick bile beğenmişti, tam bir başarıydı bu. Sonra ne olduysa oldu. Grubumuz mola vermişti. Bir adam benim yanıma yaklaştı. Dostça bir edâ ve hafif bir tebessümle, Ermenice olarak dedi ki: 'Oğlum, şarkını çok güzel söyledin, herkes beğendi. Fakat bundan sonra Türk şarkılarını sadece enstrümanla çalın, çünkü TÜRKÇE SÖZLERLE şarkı söylemenize izin yoktur.' Size anlattığım bu olay için kaynak gösterebileceğim bir tarihçi yok, 'benim' başıma geldi ve tek şahidim Allah'tır. On sekiz yaşındaydım ve benimle konuşanın Kilise Yönetim Kurulu'ndan biri olduğunu anlamıştım. Fakat o sırada, anlaşılması güç sözlerinin önemini tam mânâsıyla kavrayamamıştım. Türk enstrümanlarıyla Türk müziği icra etmek serbest, fakat şarkıları Türkçe sözleriyle söylemek yasak! Bu mesele Ermeni toplumunun mantık dışı, saçma tavrının ilk örneği olarak karşıma çıkmıştır. Bu çeşit saçmalıklar bütün hayatım boyunca karşıma çıkmaya devam etti. O ilk olay ise zihnimde silinmez bir iz bırakmış olmalı ki, elli yıl sonra bile capcanlı hatırlıyorum."