Anlayana sivrisinek saz...

A -
A +

Geçen hafta bir günlüğüne Amerika'nın en namlı ilk on üniversitesinden biri olan Cornell'deydim. Cornell Üniversitesi New York eyaletinin Kanada'ya yakın kuzey bölgesinde, 30 bin nüfuslu bir kasaba olan İthaca'da kurulu. İthaca ve çevresinin nüfusunun üçte birini öğrenciler, öğretim elemanları, üniversite personeli teşkil ediyor. ABD'de adam başına en çok kitapçı dükkânı ve lokanta bu kasabada imiş. Bu küçücük yerde, hem de genci bol bir yerde 100'den fazla mâbet olduğunu da ilgi çekici bir bilgi olarak kaydediyorlar. Cornell'in İthaca'daki ana kampusu 3000 dönümden fazla bir alana yayılmış. Kampus girişinde bir bekçi kulübesi var. Fakat gelenleri durdurmak, kimlik ya da kıyafet kontrolü yapmak, üst baş aramak için değil. Gelen birşey sormak isterse oraya sorup öğrenebiliyor, kampusun haritasını alıyor. Tabiat olarak fevkalâde bir bölge. Ağaçlar, göller, ırmaklar, şelâleler ile çevrili sahada kimi eski, kimi yeni 260 adet büyük boy bina. Üniversite kütüphânesinde altı buçuk milyon kitap! Yirmi bine yakın öğrenci... Kampus 3000 dönüm ama, üniversiteye ait çiftlikler, tarlalar, bahçeler, ahırlar, seralar, meralar, göller, koruluklarla birlikte hemen hemen 20 bin dönüm arazi Cornell'e ait... Kâh yaya, kâh arabayla bir aşağı bir yukarı gezinerek bir Amerikan üniversitesinin seyrine dalıyorum. Hava günlük güneşlik. Bazı öğrenciler mayolarını giymiş çimenlerin üzerine sereserpe uzanmış güneşleniyor, bazıları kitap okuyor. Bazıları bisikletleriyle tura çıkmış. Kimileri spor sahalarında tenis, beyzbol oynuyor. Kafeteryaların önüne konmuş şemsiyeli masalarda dondurma yiyor, kahve yudumluyorlar. Kimileri sırtlarında çantaları binalar arasında gidip geliyor, oradan çıkıp buraya giriyorlar. Hiçbir yerde polis kordonu yok, arama tarama yok! Kampus arazisinde müzeler, kiliseler, sinagoglar, bir de mescit var. Yine bir düzineden fazla lokanta var. Benim bildiğim iki tanesi "Kosher" lokantası. Yani Mûsevî öğrencilerin tercih ettikleri, kendi inançlarına uygun hazırlanan yemeklerin servis edildiği lokantalar. Veteriner ve ziraat fakültesi öğrencilerinin ürettiği peynir, yoğurt, dondurma gibi yiyecekler kampus içindeki bakkalda satışa sunulmuş. Öğrenciler ders, imtihan adı altında üretime başlamışlar bile. Bir fincan kahve alıp şemsiyeli masalardan birine oturdum. Bize çeyrek ekmek içine konmuş kuru köfte verilirdi. (Lokanta olaylar yüzünden kapalıydı.) Elhak, kuru köfteydi. Kuru ve soğuk. Ben torbadaki haşlanmış yumurtayı yemez, bir arkadaşıma verirdim. Yumurta için minik bir tuz paketi de var mıydı, hatırlamıyorum. Bir de meyve suyu çıkardı torbadan. Meyve suyu ile yumuşatarak kupkuru köfteleri boğazımızdan geçirirdik. Herhalde hepsi 5 liraydı. Biz anfilerde sıraların üzerinde ya da koridorlara çökmüş olarak kuru köfteler ve haşlanmış yumurtalarla karnımızı doyurmaya çalışırken bu gençler bu lokantalarda açık büfeden seçtikleri yemeklerle doldurdukları tepsilerinin başındaydı. Biz çeyrek ekmekli kumanyamızı bitiremeden aşağı salondan kopan gürültünün, bazen patlayan bir silahın dalga dalga yayılan sesinin ardından boşaltılan binadan polis kordonu altında tedirgin, şaşkın çıkarken de bunlar bu şemsiyeli masalara oturmuş kahve yudumluyorlardı. Biz oturup da hiç rahat rahat çay kahve içemedik. Bir süre sonra kumanya da gelmez olmuştu. Zaten yumurtasını da yiyemezdim. Belki torbada tuz da yoktu. Hey gidi hey! Her şeye rağmen o yılları hasretle hatırlıyorum. Bu hatırlayışta lezzet var, biraz da burukluk, kırıklık var. "Oyuna mı geldik yoksa?" diye sormadan edemiyorum. Bu memleketin gençleri bu kadar keyif ve emniyet içinde, huzurlu, rahat okuyup dururken benim memleketimin gençleri neden o sıkıntıları, acıları yaşadı? Yanlış nerdeydi? Kabahatli kimdi? Aklım 25 sene öncesinde, gözlerim önümdeki manzaralarda. Beyaz ırka mensup öğrencilerin arasında az miktarda zenci, bol miktarda Çinli ve Hindistanlı, Pakistanlı çehreler... Türlü çeşit kıyafetler, şortlar, şalvarlar, sâriler, başörtüleri, sih sarıkları, parlak renkli Afrika fesleri, Yahudi yamakaları... Gençler neşeli. Kapı önlerinde, meydanlarda protesto gösterileri değil, eğlence ya da spor gösterileri yapıyorlar. Aklım memlekette. Soruma hâlâ cevap arıyorum. Yanlış nerde? Kabahatli kim? ....... İki uçak kazasında şehit düşen 35 askerin acısı yüreğimizi yaktı... Cenab-ı Allah'tan şehitlerimize rahmet, ailelerine sabır diliyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.