Gençlerimiz, hatta orta yaşlı aydınlarımız "gelişmekte olan ülke" ile "geri kalmış ülke" arasındaki nüansı farketmiyorlar. "Biz gelişmekte olan bir ülke" olduğumuz için diye söze başlayıveriyorlar. Gelişmekte olan ülke yahut az gelişmiş ülke... Türkiye "gelişmekte olan" ya da "az gelişmiş" bir ülke değildir. Afrika'daki, şimdi "bağımsız görünüşlü" devletler olan, eski Fransız, İtalyan, Belçika, Portekiz kolonileri için, yani tarihte bir varlık gösterememiş, henüz şekillenmiş devletler için bu ifadeyi kullanabilirsiniz. Ama tarihi boyunca hiç bir zaman koloni, müstemleke olmamış, esir yaşamamış, çok eski devlet geleneğine sahip milletimiz için asla kullanamazsınız... Osmanlı'nın son asırlarında geri kalmaya başladık, içerden ve dışardan el birliğiyle Osmanlı dağıtıldı. Yerine kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti henüz 80 yıllık. Ama bu cumhuriyet yoktan var edilmedi. O zamana kadar müstemlekeydik de, istiklâlimizi 80 yıl önce kazanmadık. Dünya savaşı sonunda dağıtılan imparatorluktan elimizde kalan topraklar üzerinde devletimizi yeni bir rejim ile yeniden şekillendirdik. Çok büyük bir iş başardık. Ama o başarı, ondan önceki tarihimizi gölgelemez... Geçen sene lisedeki oğlumun bir arkadaşı Cumhuriyet Bayramı günü bizdeydi. "Bugün..." demiştim," bizim cumhuriyetimizin 79'uncu yıldönümü. Yani istiklâl günümüz." Delikanlı yarı şaka yarı ciddî "Sadece 79 yıl mı?" diye dudak bükmüştü. İrkilmiştim. Öyle ya, o Amerikalı olarak 226'ncı istiklâl gününü kutlamıştı. Hemen gerçeği açıkladım. Gerçek şudur: Tarihimiz, Türk adını kullanan ilk devleti (Göktürkler) esas alacak olursak MS. 552'ye uzanır. Şu andaki -ve ilelebet pâyidâr olmasını dilediğimiz- devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Yalnız son birkaç asırdır, ne yazık ki, dünyadaki gelişmeye ayak uydurmakta zorlanmış, geri kalmışızdır. Gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülke dediniz mi; doğuştan sakat, genetik olarak kusurlu birtakım hilkat garibesi varlıklar akla geliyor. Kendimize böyle bir sıfatı nasıl yakıştırabiliyoruz? Türkçe üzerinde hassas değiliz. Kelimelerin, kelime gruplarının mânâ inceliklerini bilmiyoruz, önemsemiyoruz. "Gelişmekte olan" ya da "az gelişmiş" ile "geri kalmış" birbirlerinden farklıdır. Cemil Meriç'in acı satırlarını hatırladım: ..... İhtiyar dev mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini. 'Ben Avrupalıyım' demeğe başladı. "Asya bir cüzzamlılar diyarıdır..." Avrupalı dostları acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına "Hayır delikanlı" diye fısıldadılar, "sen bir az gelişmişsin." Ve Hıristiyan Batı'nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir "nişân-ı zîşan" gibi gururla benimsedi aydınlarımız.