Bakü'de İçeri Şeher'in surlarına yakın hayran kaldığım bir bina var: Edebiyat Müzesi. Ya da resmî adıyla: Nizamî Gencevî adına Millî Azerbaycan Edebiyatı Müzesi. 1941 yılında, Nizamî'nin "anadan olmasının" 800'üncü yılında hizmete açılmış. Nizamî heykelinin bulunduğu parkın karşısında, beyaz, zarif bir bina. Parka bakan cephede altı heykel: Fuzulî, Molla Penah Vakıf, Mirza Feth Ali Ahundov, Hurşidbânu Nâtavan, Celil Memmed Kuluzâde, Cafer Cabbarlı. Birinci katın çepeçevre dış duvarlarında vitrinler... Mağaza vitrinleri nasıl o dükkânda satılan malların nümûnelerini sergiliyorsa, edebiyat müzesinin vitrinleri de içerideki eserlerin örnekleriyle bezeli. İlk defa "edebiyat vitrinli" bir binanın önünde olmakla heyecanlıyım. Vitrinlerin her birinde bir şahsın portresi, adı, yaşadığı yıllar ve bir cümlesi, bir beyti. Meselâ; ilk vitrin, Dede Korkut: "Eski pambık bez olmaz,/Karı düşman dost olmaz." (Karı eski demek.) Meselâ; Şah İsmail: "Lâl daşını çay daşına/Katma kardaş kerem eyle." Müzenin kapısında bir genç hanım bizi aldı ve tek tek odaları gezdirmeye başladı. Otuz küsur oda. Azerbaycan edebiyatı ile ilgili her şey burada. Şairlerin, yazarların, gazetecilerin portreleri, şahsî eşyaları, eserlerinin canlandırılmaları. En ziyade bu canlandırmalar dikkatimi çekti. Büyük çoğunluğunu bizim de yakından tanıdığımız eserlerin, manzumelerin, efsanelerin, masalların bazen yağlıboya, bazen sulu boya, bazen karakalem görüntüye dökülmüş halleri. Bazen, muhtelif malzemelerden yapılmış maketler, biblolar halinde canlandırmalar. Küçüklü, büyüklü. Bazı eserler halılara nakşedilmiş. Meselâ, Molla Nasreddin halısı. Üzerine Nasreddin Hoca'nın fıkraları dokunmuş. Başka bir salonda Köroğlu ve Çenlibel tabloları. Çenlibel, yani dumanlı dağ. Edebiyatçıların hayatlarından sahneler... İşte, Fuzuli ile oğlu Fazlı sohbet ediyor. Meşhur Şikâyetnâme'nin tasviri. Şurada Nesimi'nin idamı. Daha yeni döneme ait fotoğraflar... Duvarlarda güzel hatlarla yazılmış şiirler... Edebiyatla resim sanatının kucaklaşması. Böyle bir edebiyat müzesine bizim de ihtiyacımız var. En eski devirlerden bu yana Türk edebiyatının gelişimini, yayıldığı coğrafyaları renkli, ışıklı haritalarla anlatacak. Şairlerin, yazarların portreleri, hatıra eşyaları olacak. Edebiyatımızın mühim eserlerinin, efsanelerimizin, masallarımızın canlandırılmaları olacak. Tablolar, halılar, biblolar, maketler halinde... Düşünürken bile heyecanlanıyorum!