Başlıksız bir yazı

A -
A +

İnsanlar aşırı stres altında tuhaf davranışlar sergileyebilir. Meselâ, sıkıldıkça tatlı yiyen insanlar vardır. Stres millî boyutta ise milletin topyekun tuhaflaşması da kaçınılmazdır. Milletvekillerinin de ayni derde düşebileceği anlaşıldı. İçten-dıştan meseleler üst üste yığılıp milletvekillerimizi sıkboğaz edince, onlar da altından kalkamayınca tuhaf, anlaşılmaz, inanılmaz bir davranış sergileyip Anayasa değişikliği ile maaş artışına niyetlendiler. Niyetin önü Cumhurbaşkanı tarafından kesildi. Şimdi halkoylaması konuşuluyor. Buna gerek duyulmayacağını tahmin ve ümid ediyorum. Halkoylamasına ihtiyaç duyulacak bir konu yok ortada... Keşke Cumhurbaşkanımız tekrar görüşülmesi için söz konusu maddeyi Meclis'e sevk etseydi. Zaten halkın bu konuda nasıl oy vereceğini cümle âlem biliyor. Milleti temsil eden milletvekillerinin bilmemesi mümkün mü? Mümkün değil görünüyor amma maalesef -muhalefeti, iktidarı elele- bu ayıbı işlediler. Şimdi söz konusu maddeyi derhal eski haline getirmeleri beklenmektedir. Ekranlara çıkıp çıkıp bu konuda konuşmayı, fikir yürütmeyi bıraksınlar, önce maddeyi eski haline getirsinler. İnşaallah öyle de olacak görünüyor. Öyle olursa bu millet unutmaya hazırdır. Hatadan dönmek fazilettir. Lâkin, sayın milletvekilleri, halkın tepki göstereceğini gerçekten bilmiyor muydunuz? Halkın içinde bulunduğu şartlara, halkın hâlet-i ruhiyesine bu kadar yabancı olabilmeniz taşıdığınız "millet vekili" sıfatı ile bağdaşabilir mi? Bütçenin durumu meydanda, halkın durumu meydanda... Millete "Kemerleri biraz daha sıkın!" talimatlarının verildiği bir dönemde, 25 milyon insanımızın açlık sınırının altına düştüğü bir dönemde, esnafın, memurun, işçinin bu kadar bunaldığı, işsizlerin çığ gibi arttığı, belediye ekmek fırınlarının önündeki kuyrukların uzayıp gittiği, başbakanın "külliyatlı miktarda paraya ihtiyaç var" dediği, bütçede 27 katrilyon lira açık var diye ilân edildiği bir dönemde böyle bir konunun akıllarına gelmesini ve bu konu üzerinde çarçabuk uzlaşma sağlanmasını havsalamız almamaktadır. Bütün bu işler sizin maaş zammı almamanız halinde düzelmeyecek ama vaziyet böyle iken zamdan konuşmak yakışıksız düşmüştür. TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı'nın kararı üzerine "hayal kırıklığına uğradım" dedi. Doğrusu, halk daha büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır, "Ben karnımı doyurabilmenin, evime yakacak alabilmenin derdindeyken maaş artışı düşünebilen insanlar beni nasıl temsil edecek?" diye kara kara düşünmektedir. "Cumhurbaşkanı'nın iradesi Meclis'in iradesi önüne geçti" diye şikâyet var ama Meclis iradesi de milletin iradesi önüne geçemez, milletin iradesi hilâfına işleyemez. Millet ile Meclis'i asıl karşı karşıya getiren bu çeşit kararlardır. Millet, TBMM'nin "Millet ve devletin menfaatlerini düşünerek milletvekili sayısını 450'ye, bakan sayısını 20'ye indirme konusunu düşünüyoruz... Bir sene süreyle maaşlarımızı da yüzde 10 nisbetinde eksiltme kararı aldık" demelerini beklerken şu işe bakın. Vatandaş eksiltilen maaşların kendi kursağına aş olarak girmeyeceğini, devletin bu eksiltme ile âbâd olmayacağını pekalâ bilir ama böyle bir fedakârlık jesti halkı mutlu eder, gayrete getirirdi, dayanma gücünü arttırırdı. Vazgeçtik eksiltme işinden! Olduğu gibi kalsın, yeter! Yıldırım hızıyla, hukukî yönden formülünü bulup 86'ncı maddeyi eski haline getirmelisiniz, bu konu yok olsun gündemden. Bu millet şu sıkıntılı zamanda, bu kadar gâilenin arasında haber bülteni konusu olarak milletvekili maaşı lâfı duymak istememektedir. Sizlerden, seksen sene önceki Büyük Millet Meclisi üyelerinin o destan gibi fedakârlıklarını, mahrumiyetlere göğüs gerişlerini beklemiyoruz ama şu dar zamanda -aldığınızla geçinemiyorsanız bile- paradan, maaştan, ödenekten bahis açılmasını da hiç hoş görmüyoruz. Zor günlerin bir hatırı vardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.