Bayram haftasını Kemal Derviş, kurban manzaraları, bir de Galatasaray ile kapattık. Bizler için değil, (Amerika'da hiçbir zaman, -okullar hariç- 9 günlük tatil gibi bir lüks yoktur), memleketimiz için tatil bitti, bugün işbaşı yapılıyor. Haydi hayırlısı! Televizyon kanallarında Kurban Bayramı olarak gözlerimize sunulan manzaralar midemizi altüst etti. Hele benim gibi etle arası iyi olmayanların bir daha et görecek hali kalmadı. Kanallarımız dehşet, vahşet meraklarını tatmin edecek görüntüleri bol bol buldular. Gazete köşeleri derseniz öyle. Hemen herkes bu konuyu işledi. Hemen herkes bu konuyu işlerken kan gölü edebiyatı yaptı. Din bu değil, insanlık bu değil dediler. Vahşet dediler, dehşet dediler. Cümle halkımızı "Korkunç İvan" ilân ettiler. Sanırsınız ki her gün lokantalara gidip döner kebap, şiş kebap, pirzola yemiyorlar. O yediklerinin et olduğunu, canlı bir hayvandan elde edildiğini, o hayvanın mezbahada kesildiğini bilmiyorlar. Galiba gaye, "kurban", dinî mânâ taşıdığı için ucundan kıyısından dine ve dindarlara lâf söylemek, dindar insanları küçümsemek, ülkedeki dinî hayatı yıpratmak. "Yoksula et dağıtmak, düşküne et yedirmek ikinci plânda, hayvan kesmek öne geçti" gibi cümleler okudum. Siz ne diyorsunuz Allahaşkına? "İkinci plânda" tabiî. Hayvanı kesmeden etini yemek mümkün olmadığına göre, elbette "ikinci plânda." Hayvan kesilmeden nasıl dağıtılıp yardım edilecek? Milletin kestiği hayvanı dağıtıp dağıtmadığını, yoksullara yedirip yedirmediğini nereden biliyorsunuz? Cahillikler, çirkinlikler yok muydu? Vardı elbette. Ben ekranlarda gördüğüm manzaralar karşısında yerlere girdim. Gelin onlara çözüm bulalım. "Birinci plânda" olan hayvan kesme işinin "İslâmî usullerde" olması için çare üretelim. Kesimin "İslâmî" olması için şartları din adamları söylemektedir; ama bir "yer" meselesi var ki şehri ilgilendirir. Okuduğum yazılarda hiçbir teklif yoktu. Sadece "hayvan kesmek şart değildir, hayvan boğazlamak ibadet değildir, bu iş 1400 yıldır yanlış yorumlandı, yardımınızı başka türlü de yapabilirsiniz" gibi son yıllarda tekrarlanıp duran sakız lâflar. Bu konuda din adamları gerekenleri söyledi, bana söz düşmez. Kimse kurban kesmesi için zorlanmıyor zaten. Mademki, mâli vaziyeti yerinde olan insanlarımız yılda bir defa Kurban Bayramı'nda, dinî bir vecibe olarak kurban kesmek istiyor, yardımını öyle yapmak istiyor; Kurban bayramlarında ortaya çıkan manzaraları önlemek için çözümler üretelim. Ben edebiyatı çok severim; ama bırakın artık kan gölü edebiyatını. Bakınız, her mahallede cami var. Eminim, hâlâ da her şehirde yapılıyordur. Bizim mütedeyyin insanlarımız, o mahallede ihtiyaç olup olmadığını da düşünmeden, cami yaptırarak hayra girmek, sevap kazanmak ister. Güzel... Peki, belediyeler caminin inşaat ruhsatını verirken, "yanıbaşına Kurban Bayramı'nda kesim yeri olarak kullanılmak üzere müştemilât yaptırmak şartı ile" dedi mi hiç? Yahut kendisine cami inşaatı için ruhsat talebiyle gelen vatandaşa "bu semtte yeteri kadar cami var, fakat kesim yeri yok, sen paranı kesim yerine yatırabilirsin, arsana kesim yeri ruhsatı verebilirim" dedi mi? Vatandaşın önüne bir kesim yeri plânı koydu mu? Milyonlarca insan köylerden şehirlere göçtü. Şehirlerimizde bu kadar davetsiz misafiri barındıracak ne ev, ne yol, ne iş, ne altyapı, ne üst yapı vardı. Bırakın, dinin icaplarını sorgulamayı. Ortaya çıkan manzaralar dinden değil, bizden kaynaklanmıştır. Dinle alâkalı değil, şehirle alâkalı bir derdimiz vardır. Televizyonda bir vatandaş "kesim yeri vardı da gitmedik mi?" diyordu. Bir başkası "belediyenin kesim yerine gitsek üç gün sıra gelmez." diyordu. Demek ki yetersizlik söz konusu. Önümüzdeki bayrama kadar belediyeler bir tek cami ruhsatı vermesin, kesim yeri ruhsatı versinler, yapılmasını denetlesinler. Hayırsever vatandaşlar bu işe para yatırsın, hocalar vaazlarında teşvik etsin. Kesim yeri dediğiniz içinde çeşmeleri, suyu, gideri olan dört köşe, kapalı bir mekândır. Sahi, söz kurbandan açılmışken... Asıl önüne geçmemiz gereken siyasîlerin şerefine kurban kesilmesi âdetidir. Kurban Bayramı geldiğinde "kuzu boğazlatma" deyip duracağımıza, devlet adamlarımız bir il'e, bir ilçeye, bir köye geldiği vakit önlerinde putperestçe hayvan kesilmesini önleyelim. "Falanca liderin önünde her 100 metrede bir koyun kesildi, dana kesildi" gibi lâflarla öğünülmesini kınayalım.