Amerika'da bayramsız yaşamaya alıştık. Bu diyarın bayramlarını birkaç zorakî, mecburî kutlama hamlesi dışında benimseyemiyoruz. Kendi bayramlarımızı da lâyıkıyla kutlayamıyoruz. Bayramlar birlik beraberlik günleri. Çarşıda, yolda, iş yerinde, okulda, ekranlarda kimse sizin bayramınızı paylaşmıyorsa, hayat sıradan bir gün olarak devam ediyorsa nasıl bayram coşkusu hissedeceksiniz ki?! İlk yıllarda "bayram gelmiş neyime, anam anam garibem..." diye dertlenirdik. Şimdi o hâlet-i ruhiye geçti. Alışmak denen sihirli kelime hükmünü yürüttü. Ama bayramsız yaşıyor olmak, çocuklarımızı bayramsız büyütüyor olmak yüreğimizin bir tarafında ince bir sızıdır ki geçmeyecektir. Bereket versin son yıllarda memleket televizyonuna kavuştuk. Zaman zaman tenkit ettiğimiz televizyon bizlerin Türkiye ile irtibatını sağlayan en önemli vasıta. Kıvır kıvır boynuzlu koçları, ipini koparmış danaları da ancak ekranda seyrediyoruz işte. (Burada geniş bir parantez açayım. Geçen hafta yılbaşı idi ya... Bizim kanallarımız olmasa halimiz nice olurdu?! Mahallede zaten in cin top atıyordu. Amerikan televizyonunda ilâç niyetine olsun bir eğlence programı yoktu. En büyük kanallardan biri Uzay Yolu'nun eski bölümlerini yayınlıyordu, düşünün artık. Sadece geceyarısı 12.00'de New York'un Times Meydanı'ndaki meşhur ışık topun düşürülüşünü verdiler, oradan yarım saatlik canlı yayın yaptılar, o kadar. Gerçi memleket kanallarına bakarken şunu fark ettim, nerde o eski televizyon yılbaşıları?! Bir vakitler bütün sene ekranlara çıkmayan erbâb-ı sanat o gece arz-ı endam eder, merakla beklenirler, keyifle seyredilirlerdi. Şimdi baksanıza, bizim ekranlar çalanı, söyleyeni, oynayanı ile her daim yılbaşı eğlencesinde! Her gün sabahtan akşama eski yılbaşı programlarını fersah fersah geride bırakan bir cümbüş! Her gün vur patlasın, çal oynasın! "Oynayamayan gelin yerim dar der..." diye bir atasözü vardı dilimizde, hükmünü yitirdi. Oynayamayan gelin yok artık! Cümle gelin ve kızlar, yerler ister geniş olsun ister dar, eller havada, bellerinde boncuklu bir şal... Hal böyle olunca yılbaşı programı diye beklenen bir şey de olmuyor. Neyse... Nereden çıktı bu tenkit şimdi? Memleket televizyonu olmasa gurbette ne koç, ne dana göreceğimiz var!..) Yurt dışında bayramların en önemli faaliyeti memlekete telefon etmektir. Bayram sabahları Türkiye'ye giden telefon hatları kilitlenir. Çevirirsiniz meşgul... Hadi bir daha, meşgul... Benim çok hoşuma gider bu. Birlik beraberlik denen harikulâde duyguyu iliklerime kadar hissederim. Bayramı sizinle birlikte yaşayan, sizin duygularınızı paylaşan bir alay insan vardır ve elinizdeki ahize onlarla rabıta kurar aranızda. Telefonun başında otururken neşeyle bayramlaşan vatandaşlarımı görür gibi olurum. Meşgul düşeceğini bile bile tekrar tekrar ararım, sanki her biriyle ben de bayramlaşırım. ABD posta idaresinin birkaç seneden beri İslâmî bayramlar için pul tedavüle çıkardığını yazmış mıydım? Amerika'da bayramlar mevsiminin başladığı sonbaharda, Hıristiyanların Christmas, Musevilerin Hanukkah ve Afrikalı Amerikalıların Kwanzaa bayramı pullarıyla beraber bir pul da İslâmiyet'in iki bayramı için alıcılara sunulur. Posta idaresi pulu ilk defa tedavüle çıkardığında, teferruatlı bir yazı ile tanıtırken, "Bu ülkede yaşayan 6-7 milyon Müslüman millet dokusunun önemli bir parçası haline gelmiştir; bu pul onların ekonomik, sosyal ve eğitim sahalarındaki katkılarını fark etmemize yardım edecektir" yazıyordu. Koyu mavi bir zemin üzerinde altın sarısı renginde, Arap alfabesiyle ve sülüs hattıyla "Eid Mübarek" yazıyor, İngilizce tercümesi de var. Yani artık Amerika'da dinî bayramlarımız için pul alma lüksümüz de var! Gerçi mektup yazıp zarfa koyup pul yapıştırarak gönderen de kalmadı ya! Zaten üzerinde de Türkçe yazmıyor! Kurban Bayramı hayırlara vesile olsun efendim.