Bugünlerde gözler yine iki dudağıma kilitlendi. Dünyanın gidişatı dudaklarımdan çıkacak sözlere bağlı. Gayemin ne olduğu sorgulanıyor. Kitle imha silahları konusunda sunduğum deliller tartışılıyor. Malûm, İsrail'de, Kuzey Kore'de kat be kat fazla var onlardan, oralardakine ses etmeyip de neden Irak'takine kafayı takmışım, diyorlar. Dünyayı oyuna getirdim, herkes Irak'ta kitle imha silahları var mı yok mu diye sunduğum delillerin başında kara kara düşünmekte. Olsa da olmasa da ben yola çıktım. Benim derdim Saddam falan değil. Öyle olsaydı onu bir darbe ile işbaşından uzaklaştırırdım. Başka ülkelerde bu çeşit operasyonları daha önce yaptım. Ama Saddam'ı devirip yerine başkasını oturtmak yetmez. Benim derdim Irak'a demokrasi getirmek de değil. Demokrasi olmayan tek ülke orası değil ki. Hem bir devlete savaş açarak, zaten perişan durumdaki halkını bir kere daha ezerek demokrasi getirmek aklınıza yatıyor mu? Onlar demokrasiye kavuşsun diye kendi askerlerimi ateşe atacağımı, bütçemden en az 100 milyar dolar hebâ edeceğimi mi düşünüyorsunuz? Benim hedefim Irak petrollerinin efendisi olmak ve Orta Doğu'yu yeniden şekillendirmek. Orta Doğu Mezopotamya medeniyetlerinden beri mühim bir bölgedir, ama petrolün bulunuşuyla önemi artmıştır. Petrol deyip geçmeyin! Siz ne sanıyorsunuz petrolü? Petrol yirminci asrın başında koskoca Osmanlı İmparatorluğu'nu yıktı. Petrol sayesinde bizim zenciler hürriyetlerine kavuştu; tekerleği, çarkı döndürecek petrol bulunmasaydı, görürdü onlar; bugün hâlâ beygir gücü niyetine kullanılıyor olacaklardı. 2001'de Afganistan'a çengel atarak o çevredeki yeraltı kaynaklarına ve dahi Çin'e ve Hind'e mukayyet olma işini garantiye aldım. Şimdi sıra Orta Doğu'da. Orta Doğu'da da ipler benim elimde olmalı. Benim halkım su gibi benzin kullanmazsa hasta olur. Ve benim halkım benzini diğer ülke halklarından daha ucuza almalıdır. Burası ufak bir ülke değil ki, iki okyanus arasında koca bir kıta. Burada bir yerden bir yere gitmek kolay mı sanıyorsunuz? Evet, petrolün ve diğer kıymetli maddelerin bulunduğu yerlerin kontrolü benim elimde olmalıdır. "Petrolün varili bundan böyle 50 dolar!" derim. Herkes 50 dolardan satın almak zorunda kalır. Ben de 50 dolardan alacağım, merak etmeyin, eşitlik var; ama savaş sonrası Irak'ı yeniden yapılandıracağım ya, bana borçlanacaklar, aldığım petrolleri borçlarına sayacağım. Dünya nüfusunun yüzde 4'ü olarak dünya kazançlarının dörtte birine sahip olmak başka türlü mümkün olur mu sanıyorsunuz? "Orta Doğu'da kalıcı barış" derler sık sık. Acele etmeyin, size söz veriyorum, petrol bittikten sonra Orta Doğu'ya kalıcı barış gelecektir. Hem siz barışın nasıl içi boş bir lâf olduğunu hâlâ anlamadınız mı? Barış güçlünün savaşı kazanmasıyla gelir. Kendi insanlarım arasında da bunu anlamayanlar, "Savaşa hayır!" diye söylenip duranlar var. En büyük hak kuvvetle gelir. Kimsenin beni tokatlamasına fırsat vermeyeceğim. Dersimi aldım, Osmanlı Viyana kapısında bir tokat yemişti, bir daha belini doğrultamadı, o tokat sonunu hazırladı. O yüzden beş senede bir, on senede bir, benim bir tarafları tokatlayarak gücümü göstermem, dünyaya gözdağı vermem gerek...