Ben ay­dın de­ği­lim!

A -
A +

Özür di­le­me kam­pan­ya­sı açı­lı­yor­muş. Bir grup ay­dın ön­cü­lük edi­yor. Ay­dın­lar di­yor­lar ki: "1915'te Os­man­lı Er­me­ni­le­ri'nin ma­ruz kal­dı­ğı Bü­yük Fe­lâ­ket'e du­yar­sız ka­lın­ma­sı­nı, bu­nun in­kâr edil­me­si­ni vic­da­nım ka­bul et­mi­yor. Bu ada­let­siz­li­ği red­de­di­yor, ken­di pa­yı­ma Er­me­ni kar­deş­le­ri­min duy­gu ve acı­la­rı­nı pay­la­şı­yor, on­lar­dan özür di­li­yo­rum." Pe­ki, ka­ba­ha­ti­miz ne? Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı'nı biz mi çı­kar­dık? He­def­le­rin­den bi­ri, top­rak­la­rın­da pet­ro­lün var­lı­ğı keş­fe­di­len Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu'nu or­ta­dan kal­dı­rıp top­rak­la­rı­nı bö­lüş­mek olan Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı'na Al­man­ya'nın müt­te­fi­ki ola­rak gir­me­miz -sü­rük­len­me­miz- miy­di ka­ba­hat? Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı'nda ye­di dü­ve­le kar­şı çar­pış­ma­mız mıy­dı ka­ba­hat? Ana­do­lu ev­lât­la­rı­nın yüz bin­ler­ce­si­nin, Ye­men'e va­rın­ca­ya ka­dar, ad­la­rı­nı san­la­rı­nı duy­ma­dık­la­rı di­yar­lar­da, bil­mem kaç cep­he­de can ver­me­ye git­me­si miy­di? Ça­nak­ka­le'ye da­ya­nan ge­mi­le­re "bu­yur geç!" de­me­yip gö­ğüs­le­ri­ni si­per et­me­le­ri ve "gök ekin gi­bi" bi­çil­me­le­ri miy­di? Kaf­kas­lar'da buz kes­me­le­ri miy­di? Rus­lar ön­den vu­rur­ken, cep­he ar­ka­sın­dan yük­le­nen Er­me­ni çe­te­le­ri­ne dev­le­tin göz yum­ma­ma­sı mıy­dı? Düş­ma­nın işi­ni ko­lay­laş­tır­mak, düş­man­la iş bir­li­ği yap­mak üze­re cep­he ge­ri­sin­de is­yan­lar çı­kar­tan, köy­le­ri ba­san, si­vil hal­kı kat­le­den Er­me­ni çe­te­le­ri­ne kar­şı ses­siz ka­lın­ma­ma­sı mıy­dı? Yüz­yıl­lar­dır mü­ref­feh bir ül­ke­nin her ni­me­tin­den fay­da­lan­mış, dev­le­tin en üst ka­de­me­le­rin­de ma­kam­lar ve­ril­miş Er­me­ni­ler­den bir kıs­mı­nın, dev­let sar­sı­lıp zo­ra dü­şün­ce, ya ül­ke için­de te­rör es­tir­me­ye, ya da Rus ve Fran­sız üni­for­ma­la­rı ile düş­man saf­la­rın­da yer al­ma­ya baş­la­ma­sı kar­şı­sın­da teh­cir ka­ra­rı çı­ka­rıp ne­tâ­me­li böl­ge­den uzak­laş­tı­rıl­ma­la­rı mıy­dı bi­zim ka­ba­ha­ti­miz? Bi­zim en bü­yük ka­ba­ha­ti­miz dev­le­ti güç­süz dü­şür­mek, dev­le­tin güç­süz düş­me­si­ne fır­sat ver­mek ol­muş­tur. On­do­ku­zun­cu asır­da dev­let tö­kez­le­yin­ce, o za­ma­na ka­dar, re­fah­lı bir dev­le­tin te­ba­ası ola­rak hal­le­rin­den mem­nun ya­şa­yan­lar, bir­den ve peş pe­şe is­ya­na kalk­tı. Bu­nu da be­nim vic­da­nım ka­bul et­mi­yor. İha­ne­te uğ­ra­yan biz, ar­ka­dan vu­ru­lan biz, er­kek nü­fu­su tü­ke­nen biz, taş üs­tün­de taş kal­ma­yan biz, dev­le­ti par­ça­la­nan biz... Sa­vaş bü­tün ta­raf­la­ra yı­kım­lar, acı­lar ge­ti­rir; ama yir­min­ci yüz­yı­lın ba­şın­da asıl "Bü­yük Fe­la­ket"i biz ya­şa­ma­dık mı? Biz­den kim özür di­le­ye­cek? Yok­sa biz en bü­yük ka­ba­ha­ti 1071'de, Ma­laz­girt'te mi iş­le­dik?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.