Ben Kamber!

A -
A +

Kambersiz düğün olur mu? Olmaz. Baktım Kurtlar Vadisi-Irak üzerine konuşmayan kalmadı. Ben de çorbaya bir tutam tuz atayım dedim. Filmi seyretmedim, yakın bir zamanda seyretme ihtimalim de yok. Basından takibettiğim kadar biliyorum. Az beğenenler, çok beğenenler, yerden yere vuranlar, yasaklamalar... Yapımcıları, oyuncuları kutluyorum. İyi iş çıkardıkları anlaşılıyor. Kendimizi bildik bileli Hollywood'un önümüze sürdüğü kahramanları seyrettik. Yenilmeyen, bileği bükülmeyen, her tehlikeyi savuşturan, her engeli aşan, her taşın altından kalkan, ortalığı kasıp kavuran, kötü adamların dersini veren, düşmanların hakkından gelen, dünyayı tehlikelerden kurtaran, dokuz canlı adamlar... Indiana Jones, Rambo, James Bond, Canon, Görevimiz Tehlike... Düzinelerle film. Çocukluğumuzdan beri Hollywood marifetiyle seyrettiğimiz dehşet, vahşet, şiddet, gerilim sahnelerinin haddi hesabı yoktur. Vurdular, kırdılar, öldürdüler, kâh zekâlarını kullandılar, kâh bileklerini ve sonunda hep kazandılar. Şikâyetçi olma hakkımız yok; kimse bizi, bu filmlere gideceksiniz diye zorlamadı. Ama adamlar bu işi iyi yapıyor. Şimdi bizim ekip de Hollywood'a "misilleme" bir filmle piyasaya çıktı. Ama sadece Hollywood'a misilleme....Yoksa gerçek hayatta olmuş bazı yakışıksız olayların, Irak'ta hâlâ sürüp gitmekte olan gayrî insanı olayların intikamını almak için filmlerden medet umulmaz. Buna rağmen, devletlerarası, milletlerarası ilişkilerin hesabını sanat eserlerinde görmeye çalışmak eskiden beri takibedilen bir yoldur. Bakınız, yüzyıllardır yazılan şiirlere, romanlara, tiyatro eserlerine, nihayet senaryolara... Hep siyaset esintileri vardır. Sanat varolandan kaçıştır. Olan bitenlerden hoşnut değilsek sanata sığınırız. Bu tavrın tenkit edilecek bir tarafı yoktur. Lâkin, perde kapandığında dışarıdaki hayat yerli yerinde duruyordur. Bunu unutmamak gerekir. Dünya film piyasasına başarılı bir macera filmi sunduğumuzu düşünüyorum. Ancak bu filmi olduğundan daha başka ve daha büyük mânâlar içinde değerlendirmek abestir. Condoleezza Rice'ın Dışişleri Bakanımıza, Amerikan televizyonlarında gösterilmekte olan bir dizideki Türk aleyhtarı motifler üzerine söylediği gibi: It's just a movie! Fakaat.... Bunca tartışma arasında benim garibime giden bir şey oldu. Kurtlar Vadisi-Irak gösterime girmeden önce başbakana özel programla seyrettirildi; devlet ve hükûmet erkânı ve eşleri gala gecesine gitti. Çıkışta heyecanlı açıklamalar yaptılar. Hepsinin yüreği kabarmıştı, kiminin gözleri nemliydi, kimininki zafer ışığıyla parlıyordu. Övgüler peş peşe sıralandı. Bu manzaraları fevkalâde yadırgadım. Yani bu zevat şimdiye kadar hiçbir filmin galasına gitmezken, gittikleri olmuşsa da bu heyecanı göstermezken, ABD ile gerilim üzerine kurulu olduğu aylar öncesinden belli olan bir filme bu kadar ilgi göstermek yakışık aldı mı? Elbette her filme olduğu gibi buna da gidebilirler, ama gösterime girdikten bir hafta-on gün sonra sessiz sedasız gitmeleri doğru olmaz mıydı? Düşünün, Geceyarısı Ekspresi (veya benzeri bir film) başlıyor ve Amerikan devlet adamları galada boy gösterip çıkışta yaşlı gözlerini mendillerinin ucuyla silerken nasıl duygulandıklarını anlatıyorlar. Yürekleri Amerikan toprağının aşkıyla kabarmış; "müthişti, çok beğendik" diyorlar. Neler hissederdik? Hoşumuza gider miydi bu manzaralar? Ayni nâhoş manzara Türkiye'den geldi. Filme hiçbir sözüm yok. Yapımcı, yönetmen hürdür; istediğini istediği gibi çeker. Amerikan sineması çekince iyi olan, Türk sineması çekince tu kaka ediliyorsa bu tavırda kompleks aramak gerekir. Amma velâkin, devlet adamlarımızın -ve eşlerinin- film karşısındaki coşkun tavrı da kompleks kokuludur ve yakışıksız olmuştur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.