Beyaz Saray'daki "Yeşil" daire

A -
A +

George W. Bush göreve geldikten sonra Beyaz Saray'da Office of Faith-Based and Community Initiatives'i kurdu. Yani "Din ve Sosyal Hizmetler Dairesi." Başına da Pennsylvania Üniversitesi'nden bir siyaset bilimci profesör tayin etti. Gaye ülke içindeki dinî organizasyonların federal bütçeden desteklenmesi ve onlar kanalıyla ihtiyacı olanlara yiyecek, giyecek, barınak, ilâç yardımları yapılması, alkol ve uyuşturucu ile mücadele, gençleri iş sahibi yapma gibi birtakım sosyal hizmetlerin yürütülmesi. Dini teşkilâtlara devlet bütçesinden para ayrılması, din ve devlet işlerinin ayrılığı ilkesine, lâikliğe aykırıdır diyerek bu karara karşı çıkanlar oldu, bazı siyasîlerden ve sivil toplum kuruluşlarından itirazlar yükseldi. Katolik ve Protestan din adamları arasında da karşı çıkanlar var; kendilerinden olmayan din ve mezheplerin de devletten yardım alacağını düşünüp kızıyorlar. (Katolik ve Protestan kiliseleri, üye âidatı ve bağışlar sebebiyle zaten varlıklı kuruluşlardır.) Fakat bu yeni yapılanmada, devlet bütçesinden dinî kuruluşlara ayrılan paraların din propagandası, din eğitimi için değil, sadece sosyal hizmetler için kullanılacağı ifade ediliyor. Bush yönetimi bu çeşit hizmetleri vermede dinî teşkilatların devletten daha tesirli olacağına inanıyor. Bush, ülkedeki çeşitli dinlerden 35 dinî lider ile söz konusu dairenin imza törenindeki konuşmasında, National Prayer Breakfast=Millî Dua Kahvaltısı'nda yaptığı konuşmada ve toplum önündeki diğer demeçlerinde din karşısında kendisinin ve hükûmetinin tavrını ortaya koydu: "Merhametli bir toplum, imânın büyük gücünü kabul etmiş toplumdur. Devlet imânı temel alan bu programdan korkmamalı, imân esasına dayanan her programa kucak açmalıyız. "Şefkat ve merhamet sadece devletin değil, milletin de işidir. Hayır kurumları, dinî teşkilâtlar devletin yerini almayacaktır; fakat, Amerika'da sosyal yardıma ihtiyacı olan insanlar konusunda hükûmetim önce dinî teşkilâtlara yüzünü çevirecektir. Hükûmetimizin en büyük hedeflerinden biri vatandaşlık ve katılımcılık ruhunu canlandırmaktır. Din ve sosyal hizmet organizasyonlarını, onların kendi hedeflerini değiştirmeden destekleyip teşvik edeceğiz. Onların gönülleri değiştirme yolunda verdikleri çabalara, çoğulculuğu elden bırakmamak şartıyla, biz de yardımcı olacağız. "Ben duanın gücüne inanıyorum. İmân beni başarı anlarımda desteklediği gibi, hayal kırıklıklarımda da bana dayanma kuvveti verdi. İmân gücü olmasaydı tamamen başka bir insan olurdum, imân gücü olmasaydı şu anda burada olacağım şüpheliydi." Eloğlu imân gücünü devreye sokup toplum hayatında, toplumun bazı sıkıntılarında dinden, dinî kuruluşlardan nasıl daha fazla istifade edebiliriz diyerek kafa yormakta. Bu proje nasıl işleyecek, ne kadar başarı sağlayacak göreceğiz. Fakat mesele, ABD'de dinî teşkilatlara devlet bütçesinden para verilip verilmemesi değil. Mesele; lâik, medenî, güçlü, dünyaya patronluk yapan bir devletin dinî kuruluşlara ve dine bakış tarzı. "Bizim lâikliğimiz, demokrasimiz, hak anlayışımız, hukukumuz farklıdır, başkalarına benzemek zorunda değildir, bizim herşeyimiz nevi şahsına münhasırdır" dersek, medenî milletlerin ortak kriterler oluşturduğu bu sahalarda bu kadar nevi şahsına münhasır kalmakta inat edersek nasıl AB'ye gireceğiz, dünya ile nasıl bütünleşeceğiz, global dünyada yerimizi nasıl alacağız?! Dilimiz, dinimiz, örf âdetlerimiz, masallarımız, türkülerimiz, damak tadımız, çay demleme tarzımız farklı olabilir ama medenî dünyanın kabul ettiği ortak insanî değerlere omuz silkmenin bize ne kazandıracağı, ne kaybettireceği düşünülmelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.