İsmi bizde mahfuz, bağrı yanmış bir okuyucu duygu ve düşüncelerimize tercüman olmuş. Yerimin elverdiği ölçüde kısaltarak alıyorum mektubunu: (.....) PKK 1984'te ortaya çıkmıştır. Annemin memleketi, Erzurum'un Şenkaya ilçesine bağlı bir köydür ki telefonu 2002 yılında görmüştür. O köyde okul yoktur, en yakın doktor 2.5 saat mesafededir, Kış sıcaklığı -30 dereceye kadar iner. Yol hâlâ topraktır, zaman zaman kapanır, haftalarca açılmaz, ekin bitmez, meyve yoktur, sadece kısıtlı arazide buğday yetişir, hayvandan meded umulur. Ve bu köyden PKK'ya 100'ün üzerinde şehit verilmiştir. Bu köy devletine kafa tutmamıştır. Bu köy ayrılmak istememiştir. Evet bu köy kızmıştır, bu köy küsmüştür. Amma velâkin kendine kurşun sıkmamıştır. Şimdi hangi Diyarbakır köyünde benzeri durum vardır? Elini vicdanına koyup cevap versin bir insan evlâdı. Verimsiz arazi, zor tabiat şartları devletin suçu mudur? Elbette devlet yapması gereken çok şeyi yapmamış olabilir. Ancak bu sadece doğu ve güneydoğu için geçerli değildir. Tüm Türkiye az gelişmiştir. Bunu herkes böyle bile. Ben işim gereği Türkiye'nin neredeyse her yerine gitmiş ve görmüşümdür. Ve Diyarbakır'ın ya da Urfa'nın Ankara'dan eksik bir yanı yoktur. Eğer ki devletin hemşiresini, doktorunu, öğretmenini, teknisyenini, polisini, askerini öldürür, sizin topraklarınıza kimsenin gelmek istememesini sağlarsanız, az gelişmişlikten kurtulamazsınız. Haaa... Biz yapmadık örgüt yaptı derseniz, onu da artık biz yemeyiz. Kusura bakılmasın. Eğer ki aksini iddia ediyorsanız, bu adamları bünyenizden atmak için gereğini nasıl yapacağınızı siz çok iyi bilirsiniz. Kürtçe konuşmak yasak mıdır? Kürt olmak suç mudur. Peki mesele nedir? Kimse kimseyi kandırmasın. Bu iş ne memleket, ne din, ne de ırkla ilgilidir. Mesele Kürt meselesi de değildir. Mesele global bir oyunun bizim topraklarımızda oynanması ve bizim Kürt vatandaşlarımızın bir kısmının bu oyuna alet olmasıdır. (....)