Memleketimizde trafik konusunda söylenecek söz çok da, iki şey var ki yurt dışından gelenler için fevkalâde yadırgatıcı oluyor. Biri şehir içi trafikte, diğeri şehirlerarası trafikte. Önce şehir içi trafikte gördüğüm, görüp de şaştığım durumu yazayım: Şehir içinde geçiş üstünlüğü taşıt araçlarında. Bu da ne demek diyeceksiniz. Şu demek: Şehir içi sokaklarda, caddelerde, trafik ışığı olmayan köşelerde, alış veriş merkezlerinin park sahalarında, parklarda, sitelerin giriş çıkışlarında şöförler arabalarını yayaların üstüne üstüne sürüveriyor. Yayalar kendilerini taşıtlardan korumak kollamak için pür dikkat olmak zorunda. Yayalar taşıtlardan kaçmakla mükellef. Taşıtlara bisikletler, motosikletler de dahil. Hepsi de yaşlı, genç, çocuk, sakat demeden yayaların üzerine yürüyor. Hiçbir sürücünün aklında "yayaya yol vermek" gibi bir düşünce oluşmamış. Hepsi de geçiş üstünlüğünün kendilerinde olduğundan yüzde yüz emin, hatta yola hamle yapan yayalara ters ters bakarak basıyorlar gaza. Gördükçe şaşırdım, gördükçe afalladım. Yayalarımız da bu gidişatı kabullenmiş, arabaların altında kalmamak için gayret ediyor. Medenî ülkelerde şehir içinde geçiş üstünlüğü yayalara aittir. Otoyollarda elbette yol motorlu taşıtlarındır, oralara girip trafik ışıklarını umursamadan karşıya geçmeye kalkan yaya varsa canına susamış demektir. Ama şehir içinde, trafik ışığı olmayan bir köşede beklediğinizde, yahut herhangi bir sokağın kaldırımından karşıya geçmek üzere ayağınızı attığınızda, yahut bir alışveriş merkezinin girişinde çıkışında, park sahasında, bir site içinde yürüyorsanız bütün arabalar durur size yol verir. Yani buralarda insanlar çok iyi ahlâklı da ondan böyle sanmayın. Ceza vardır ceza! Yayaya yol vermek kanun gereğidir. Şehirlerarası trafikte hemen farkedilen durum ise şu: Şoförlerimizin gözü inanılmayacak kadar kara. Şoförlerimiz serdengeçti bir ruh hali içindeler. Kadın erkek hemen hepsinin beyni dar, canları burnunun ucunda, hemen hepsi gergin, kızgın, tedbirsiz. Trafikte herkes "paşaya kelle yetiştirme" manzarası sergiliyor. Bu hâlet-i ruhiye en başta aşırı sürat olmak üzere kural ihlâllerini beraberinde getiriyor. Hatalı sollamalar, hatta "sağlamalar"... (Şehiriçi trafikteki sürücülerin yayalara yol vermeme sebebi de bu beyni darlık, acelecilik olsa gerek.) Ve bu sıfatlar yol yetersizlikleriyle birleşince kazaların korkunç bilançosu ortaya çıkıyor. ........................................................................... Adı buralarda bile duyulmuş bir vali vardı: Recep Yazıcıoğlu... Onu da trafikte kaybettik. Allah'ın rahmeti üzerine olsun! Yakınlarına sabırlar diliyorum...