Boru meselesi

A -
A +

Aklı eren herkes herhalde şu soruyu sormaktadır: Yani Ermeniler 600 yıl Osmanlı İmparatorluğu'nda uyum içinde, mutlu, huzurlu yaşadılar da 19'uncu asrın sonunda neden ayaklandılar? 600 sene her şey yolunda gitmişti de 19'uncu asrın sonunda birden bire ne oldu? 600 senedir gördükleri zulme sabretmişlerdi de, sabırları 19'uncu asrın sonunda mı birden taştı? Yoksa 600 yıldır kendilerine iyi davranan Osmanlı Türkleri birden, 19'uncu asrın sonunda onlara karşı diş gıcırdatmaya mı başladılar? Aklınız kesiyor mu böyle olabileceğini? Kesmiyor. O halde ne oldu? Atalar sözü "Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olur." der. Teşbihte hata olmaz. Osmanlı İmparatorluğu 19'uncu asırla birlikte sendeleyip yıkılış, çöküş sürecine girince içerden dışardan herkes bir pençe atmak sevdasına düşmüştür. Bu sevda (aramızda inkâr edenler var ama Osmanlı'nın torunları olduğumuz dünya âlemde bilindiğinden) halen devam etmektedir. Ermenilerin de, 600 sene durup durup da topyekûn imha edilmeye başlanma işini akılları kesmediği için, bugün onlar, tarih boyunca Türklerin kendilerine ve diğer gayri müslimlere kötü muamele ettiğini iddia etmektedirler. Demek ki 600 sene sabretmişler. Ne sabırmış Ya Rabbi?! Fakat tarihin sayfalarına belge olarak kaydolmuş olaylar onları yalanlıyor. Daha Alparslan'la birlikte Türkler Anadolu'da ilk defa göründüklerinden itibaren Ermenilere nasıl iyi muamele edildiği, çok çektikleri Bizans zulmünden nasıl korundukları, yine kendi tarihçilerinin, yani o devirleri gören şahit tarihçilerin eserlerinde anlatılmaktadır. Meselâ, Ermeni tarihçi Urfalı Mateos çağdaşı olan Alparslan'ı, Melikşah'ı, Kılıç Arslan'ı öve öve bitiremez. Tarih boyunca bizden kötü muamele gördüklerini yalanlayacak çok belge var, örnek olay var. İşte nisbeten yakın zamana ait bir tanesi: Napolyon Akkâ'da Vali Cezzar Ahmed Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri tarafından yenilgiye uğratılınca Ermenileri Osmanlı idaresine karşı ayaklandırmayı, böylece intikam almayı düşünür, İstanbul'daki Fransız elçisine bunun mümkün olup olamayacağını sorar. Büyükelçinin cevabı çok kesindir: "Ermeniler hayatlarından o kadar memnundurlar ki buna imkân yoktur." Tarih 1700'lerin sonu. Henüz Osmanlı İmparatorluğu'nun tasfiyesi, topraklarının paylaşılması demek olan "Şark meselesi" telâffuz edilmemekte, Ermeniler "millet-i sâdıka" olarak hayatlarından memnun, yaşayıp gitmekte. Osmanlı idaresindeki Ermeniler ve diğer gayri müslim azınlıklar hayatlarından hep memnun olmuşlardır. Bu memnuniyeti sağlamak bir kere bizim dinimizin emrettiği bir husustur. "Dinde zorlama yoktur" bizim inancımızda en temel hükümlerden biridir. Sadece Balkan Yarımadası'na bakmak kâfidir. 500 sene kaldığımız o topraklardaki insanları zorlamış olsaydık, biz çekilince Bulgar, Yunan, Sırp, Arnavut olarak dilleri, dinleri, kültürleri ile sahneye çıkabilirler miydi? Osmanlı Devleti güçten düşünce Rusya, İngiltere ve Fransa topraklarımızı nasıl paylaşacaklarını hesaplamaya giriştiler. 19'uncu asrın ortalarından itibaren Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar, Sevr'e kadar yapılan toplantılar, kongreler, konferanslar, antlaşmalarda hep bu mirası paylaşma en önemli madde olmuştur. Osmanlının sahip olduğu toprakların genişliği ve önemi pay almak isteyen devletleri hayli uğraştırmış, zaman zaman onlar da bizim mülkümüz üzerine kavgaya tutuşmuştur. Hem kendi aralarında, hem Osmanlı'ya karşı türlü oyunlar sergilenmiştir. Bu işte de Ermeniler maşa vazifesi görmüştür. İşte olan budur. Ahmet Kabaklı Hoca "Ermeni meselesi değil, Ermenistan meselesi" demişti bir yazısında. Yani Ermenileri düşünen, kollayan, onlara sempati besleyen yoktu, bütün mesele Osmanlı topraklarının doğusunda bir Ermenistan kurdurup tampon bölge olarak kullanmak, çıban başı olarak hazır bulundurmak, devletin iç işlerine daha kolay müdahale yolu temin etmek, o bölgeyi ilhak etmeyi kolaylaştırmaktı. Yani mesele "Şark meselesi"nin parçasıydı. Bugün de aynı meselenin kılık değiştirmiş olarak devam ettiğini görüyoruz. Tek çaremiz güçlü olmaktır. Dünyada güçlü olanın borusu ötüyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.