Çatmak

A -
A +

O çok sevilen Azerî türküsünde ne der? Fikrimden geceler yatabilmirem/Bu fikri başımdan atabilmirem/ Neyleyim ki sene çatabilmirem. Çatmak burada karşılaşmak, rastlaşmak demektir. Âşık sevdiğiyle, meselâ yolda, belde karşılaşamadığından, onunla yüz yüze gelemediğinden yakınmaktadır. Bir kere onu tesadüfen görse ayrılık acısı hafifleyecektir. Anadolu Türkçesi'nde çatmak fiilinin başka mânâları da vardır. Biz silah çatarız, odun çatarız, başımıza çatkı çatarız, iyiye çatarız, kötüye çatarız, kaş çatarız. Bazen zaman gelip çatar. "Çatmak"ın bir mânâsı da bulaşmak, lâf atmak, sert söz söylemektir. Çatacak yer arıyor denir. Gazeteciler kelimenin bu mânâsını pek sever. Ve daima çatacak birşeyler bulurlar. Çatmak gazetecinin kalemini besleyen kaynaktır. Çatmayınca çatlayacak gibi olurlar. Gazete denen yayın organının tabiatında "çatmak" var anlaşılan. Ne var ki, "içinden geçmekte olduğumuz hassas ve nazik dönemler"den dolayı "neyleyim ki kimseye çatabilmirem" der hale geldik. Tabiî "çatma"nın Azerî türküsündeki değil, Anadolu Türkçesi'ndeki o son mânâsını kastettim. Ve neyleyelim ki, hassas dönemlerin biri bitmekte, biri başlamakta... Şimdi öyle bir şeye çatmalı ki, sınırları ihlâl etmesin... Kurban Bayramı arefesinde bir TV'nin ana haber bülteninde Süleymaniye Camii'nden görüntüler vardı. Cami imamı kurban hakkında bilgiler verdi. Konuşmanın sonunda spiker, -önceden ayarladıkları üzre- "şimdi bize Yahya Kemal Bayatlı'nın Süleymaniye'de Bayram Sabahı şiirinden bir dörtlük okur musunuz?" dedi. (Spiker "Bayatlı" dedi, harf hatası yapmadım.) İmam elindeki küçük kâğıda bakarak Süleymaniye'de Bayram Sabahı şiirinden bir "dörtlük" okumaya başladı: Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede,/Bir mehâbetli sabah oldu Süleymaniye'de. Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,/Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi Bitti... Dörtlük okundu! Ne anladınız? "Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi" ne? Ne demek bu? Boşlukta sallanan bir mısra. Okuyan kendisi anladı mı acaba? Haber bülteninin editörleri anladı mı? Kimse garâbeti fark etmedi mi? Süleymaniye'de Bayram Sabahı dörtlükler halinde yazılmamıştır ki. "Süleymaniye'de Bayram Sabahı'ndan bir dörtlük oku" diyemezsiniz. Mânâ nerede tamamlanıyorsa oraya kadar okunur. Bazen iki mısra olur, bazen beş. O spikerden çok daha kültürlü olduğuna inandığım imam efendi muhatabına kaşlarını çatıp da "Ne dörtlüğü? Bu şiir şurasına kadar okunur.." diyecek dirayeti neden göstermedi? Nitekim, bir mısra daha okusa -şiirin bütününün ihtişamını vermese de- mesele yoktu: Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi/Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan. Böyle bir âbide şiire, böyle büyük bir şaire biraz daha saygı, ihtimam göstersek derim. Lâf olsun, zaman dolsun diye yarım yamalak şiir okunmaz. İşte "vur abalıya" misali çatacak bir yer buldum sonunda!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.