İnsanoğlunun fıtratında çifte standart uygulaması vardır. Meselâ, anneler kızlarında ya da oğullarında hiç de gözlerine batmayan halleri gelinlerinde ya da damatlarında kabahat olarak görebilirler. Fakat çifte standart sistemli bir kamu davranışı haline gelirse toplumun adalet duygusu örselenir. Avrupa ve Amerika'nın bize çifte standart uyguladığından şikâyetçiyiz ya, acaba kendi ülkemizde, biz de çifte standart uygulamaları yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz? Meselâ, trilyonluk villaların kaçak işleri, kamu arazisine tecavüzleri görmezden geliniyor, belediye kepçeleri hep garibanın diktiği kaçak gecekonduların damına iniyorsa burada bir çifte standart var mıdır, yok mudur? Neyse koyun bunları bir tarafa... Benim söz edeceğim başka bir çifte standart. 23 Nisan günü Büyükada Aya Yorgi Kilisesi'ndeki hareketli manzaraları seyrettiniz mi? Her dinden insan... Dileklerini yazdıkları kâğıtları bırakanlar, mum yakanlar, ip gerenler, dua edenler... Televizyonlarımız 23 Nisan şenlikleri ile birleştirerek nasıl da sevimli bir tablo sundular! Bir iki gün aradan sonra bu defa Hintli gru Shiri Mataji gündeme düştü. Üçbinden fazla insan toplanmış "aydınlanma almak" için bekleşiyorlardı. "Ruhanî huzur" toplantısı... Hintli hanım tahtında oturmuş, ayakları dibinde Türk bayraklı, Atatürk resimli sandık, kâh nefes üflüyor, kâh salondaki coşkun kalabalığa bakıp ağzında çekirdek mi sakız mı ne, gevrek gevrek sırıtıyordu. Başka toplantılarda ayaklarının yıkandığını, ayak suyunun içildiğini, önünde secdeye kapanıldığını da öğrendik. Son zamanlarda grular, karma felsefesi, reiki... derken Uzak-Doğu veya Hint düşüncesinden ruhlarımız ve bedenlerimiz için medet bekler hale geldik. Manevî dünyamızda birşeylerin eksikliğini çekiyor gibiyiz. Halbuki benzer felsefeler Anadolu toprağında da var. Çifte standartlı tavrımız yerli malı olana küçümser gözle, hatta tehlikelidir diye bakmakta, ithale rağbet göstermekte. (Dünyada öğrenmek kadar güzel şey yoktur. Elbette Uzak Doğu yahut Hint felsefelerini de, ehli tarafından yazılmış kitaplardan okuyup öğrenmeye bir itirazımız olamaz; ama meselâ, Karma felsefesini öğreneceğimiz adres herhalde Tarkan değildir.) Her sene Ramazan ayını Oruç Baba türbesinden görüntülerle açarız. Sonra da, oraya gelenlerin cehaleti, örümcek kafalılığı üzerine günlerce konuşuruz. Spikerlerimizin Aya Yorgi manzaralarını sunarken gözlerindeki pırıltıyı, yüzlerindeki gülücükleri görünce, ister istemez aklıma, Oruç Baba türbesi haberini verirken çehrelerine oturan tiksinti ve küçümseme tavrı geldi. Ben ne Oruç Baba'ya gidenleri kınıyorum, ne Aya Yorgi'ye gidenleri... Shiri Mataji'ye Türkiye'ye giriş yasağı konsun demiyorum, Aya Yorgi ziyaretleri yasaklansın demiyorum, zaten devlet onların yapıp ettiklerini nasıl gözleyeceğini bilir. Bu arada eğitim sistemimiz de dinin doğrusunu öğretirse üzerine düşeni yapmış olur. Fakat... Can sıkıcı olan... Halkın bir numaralı haber ve bilgi kaynağı medya, Oruç Baba türbesinde sirke ekmekle oruç açanları yerden yere vururken Aya Yorgi'de ip gerenleri bir bahar eğlencesi gibi takdim ediyorsa çifte standart var demektir.