Katolik dünyasındaki büyük değişiklik sebebiyle son haftalarda Amerikan televizyonları dinî bir çehreye büründü. Önce İkinci John Paul'ün son demleri, ardından ölümü ve cenaze merasimi, duası, yası... Sonra yeni Papa'nın seçim arefesi, seçim dönemi, nihayet yeni Papa'nın halkı selâmlayışı, sonra yeni Papa'ya biat merasimi. Naklen verilen törenler, törenlerin defalarca tekrarlanması, bir o kadar da yorum, sohbet, tartışma programları. Ekranlar yuvarlak yakalı siyah ceketli yahut rütbelerine göre kırmızı, siyah, beyaz entariler içinde Hıristiyan din adamları ile doldu taştı. Dergiler ve gazeteler derseniz, onlar da öyle. Kitapçılarda mütevveffa Papa İkinci John Paul hakkında kitap sergileri açıldı. Bütün fotoğraflarda boyunlarda haç, duvarlarda haç. Bush, yeni Papa Onaltıncı Benedict için "A man of great wisdom" dedi. "Büyük hikmet sahibi adam." Bu sözü de duyunca aklıma başka bir "hikmet sahibi adam" geldi. Kızılderili Shawnee kabilesi reislerinden Tecumseh misyoner olarak gelen beyazlara der ki: "Size nasıl inanıp güveneceğiz? Kendiniz söylüyorsunuz, peygamberinizi öldürüp bir de haça çivilemişsiniz! Şimdi de o haçı boynunuzda taşıyorsunuz." ..... Memlekette vatandaşın biri nüfus cüzdanındaki din hânesini mahkemeye başvurarak boşalttırmış. Garip! Hıristiyan yazdırsa anlarım. Musevî, Budist, hatta dinsiz yazdırsa anlarım. Fakat boş bırakmak? "Boş"un anlamı nedir? Derdi bana düştü, kara kara düşünüyorum: Bu adamcağız, Allah gecinden versin ama, yabancı bir yerde kimi kimsesi olmadan vefat ederse... Faraza çoluğu çocuğu da yok. Cenaze yerde kalmasın diye el verenler çıkar elbet. Çıkar da mevtayı hangi dine göre gömeceklerini nasıl bilecekler? Cebinde nüfusunu bulurlar ama, inancının gizli kalmasını istedi, hâne boş! Cemaat ne yapsın? Arkadaşın moralini bozmayayım da hayatın realitesi bu. Amerika'da basit bir muayene için bile hastahânede kaydınızı yaptırırken sordukları sorulardan ikisi şudur: Hangi dine mensupsunuz? Yazılı vasiyetiniz var mı? Hastahâne kapısında vasiyetinizin sorulması pek hoş bir durum olmasa da, sağ girip sağ çıkamamak var, işi sağlama alıyorlar! Din hânesini boşalttıran bu vatandaş da cüzdanının bir köşesine dininin yazılı olduğu bir kâğıt koysun bari. Ne olur ne olmaz! Nüfus kâğıdından dini sildirmek bir lâiklik yorumu. Yani devlet bütün dinlere aynı mesafede olmalıdır inancı. Peki, öyle değil mi? Ülkemizde dinî azınlıklara mensup vatandaşlarımıza resmî kurumlarda eşitsizlik, haksızlık, ayrımcılık, adaletsizlik yapıldığı ne duyuldu, ne görüldü. Ortada sadece bir başörtüsü haksızlığı, ayrımcılığı var, o da azınlık dinlerinden birine ait bir unsur değil! Çoğunluğu ilgilendiriyor. Başa örtülen, başa giyilen şeyler Amerika'da da 11 Eylül'den bu yana dert olmakta. Meselâ, New York'ta yıllardan beni kamu sektöründeki işlerinde başörtüsüyle ya da fesleriyle gayet rahat çalışan Müslüman kadınlara ve erkeklere (Orta Doğulu olmaları şart değil, ihtida etmiş Amerikalılar da dahil) türlü zorluklar çıkarılıyor artık. Bunları gördükçe Usâme Bin Ladin'in İslâmiyet'e karşı cadı avı başlatmak üzere, "bir konsey" tarafından kurgulanmış planın piyonu olduğunu ciddî ciddî düşünür oldum.