Ben ekonomist değilim. Ama 20 küsur yıldır 'mortgage'lı bir ülkede yaşıyorum ve bu konuda okuyucuyu uyarmayı vazife bildim. Çünkü son zamanlarda mortgage sistemi, kira öder gibi ev sahibi olmanın yolu diyerek evsizliğe deva gibi görülmeye başlandı, insanlarımız heyecanlandı. Kelime İngilizce... Türk Dil Kurumu "tutulu satış" dedi. Bu ifadeyi doğrusu ben tutmadım. Halkın da tutacağını sanmam. Aslında mortgage dilimize ve halkımıza yabancı bir kavram değil. Bu kelime ile ifade edilmek istenen ana hatlarıyla ipotekli konut kredisidir. Hani atalar demiş ya: "Ektiğim nohut, biçtiğim nohut, çarşıya gitti leblebi oldu." Bizim kırk yıldır bildiğimiz ipotekli alışveriş de şimdi dışarıya gitti, geldi, "mortgage" oldu. Ancak ipotek ipotektir, İngilizce isim aldı diye "sihirli" bir sistem olacak değildir. Bir ev beğeniyorsunuz. Bedelinin bir miktarını peşin ödeyip geri kalanı için bir banka veya kredi kuruluşundan kredi temin ederek evi satın alıyorsunuz. Ev sahibi ile hukukunuz bitti, artık muhatabınız size krediyi veren banka veya finans kuruluşu. Onlara borcunuzu, aylık ödemeler halinde ödemeye başlıyorsunuz. Anlaşmanıza göre, on, onbeş, yirmi, hatta otuz sene boyunca faiziyle beraber ödeyeceksiniz. Kira öder gibi... Ancak bu süre zarfında aslında evin gerçek sahibi siz değilsiniz. Eviniz size krediyi veren kuruluşa ipotekli, gerçek sahibi henüz onlar. Amerika'da ödemeyi bir ay geciktirseniz bankadan uyarı mektubu gelir, telefon üstüne telefon gelir, aylık borcunuzun üzerine gecikme cezası ilâve edilir. Ödemeniz üst üste birkaç ay aksadı mı banka evinize el koyar. Elli yıldızlı ABD bayrağıyla ya da George Washington'un büyük boy fotoğrafıyla kendinizi kapı önüne atmanız çözüm getirmez. Amerika'da gazeteler kredi borçları ödenemediğinden satışa çıkarılmış evlerin ilânlarıyla doludur. Bu tür satışlarda çoğu zaman mülkler değerinden aşağıya satılır. Açıkgöz alıcılar bu çeşit ilânları gözler. Amerika'da insanlar, kadın-erkek ancak arı gibi çalışarak borçların hakkından gelmektedir. Vatandaş hesabını iyi yapmak zorunda. Ve şunu anlamak, göz önünde bulundurmak zorunda: Maddî durumu bozulup da borcunu ödeyemez duruma gelirse bankanın yahut kredi kuruluşunun evine el koyma hakkı vardır. Kira öder gibi ev sahibi olacağım diye güle oynaya aldığı evinin bir anda elinden kayıp gittiğini görebilir. İyi de, bu modern sistemden yararlanmayalım mı? Kredi kartı da modern, medenî, kolay, rahat bir sistemdi; fakat kredi kartlarını hesapsız kullanma yüzünden insanlarımızın başına gelenlerini görüyoruz. Aile kavgaları, boşanmalar, cinnetler, cinayetler... Böbreğini satışa çıkaranlar... İpotekli konut kredisi yüzünden de "Yandım Allah!" diyerek feryat etmemek için hesabı kitabı iyi yapmak, kelimenin İngilizce'liğine, Avrupalı, Amerikalı makyajına aldanmamak gerekir. 100 bin YTL'lik evin aylık ödemesi 1400 YTL civarında olacakmış. TL ile söylersek, bir buçuk milyara yakın. (Yakıt, aidat vs. hariç) İki şeyi düşünün: Bir: "Kira öder gibi..." deniyor ya, bu evi bu fiyata kiraya verebilir misiniz? İki: Bu parayı on yıl, yirmi yıl tıkır tıkır ödemeye gücünüzün yeteceğine emin misiniz? Bir vakitler bankerzedeler vardı, son yıllarda kartzedeler ortaya çıktı, yarın öbürgün mortgagezedeler olmasından korkarım. Bu sistem memleketimize girmesin demiyorum, yalnız dikkat diyorum. Vatandaşın konut meselesine ilâç gibi, sihirli bir formül gibi gösterilmesi yanlıştır; bu sistem dar gelirli halktan yana, orta direkten yana bir sistem değildir diyorum.