Diplomalı gençlerimiz

A -
A +

Türkiye'den gelen üniversite mezunu gençler bir tuhaf oluyor. Sanıyorlar ki ellerindeki üniversite diploması ile burada bütün kapılar kendilerine açılacak. Amerika "Biz de seni bekliyorduk, nerede kaldın?" diyerek her imkânı önlerine sunacak. "Mühendis mi çıktın, gel filanca fabrikama? Uluslararası ilişkiler mi okudun. Gel Birleşmiş Milletler'de sana bir masa vereyim. İktisat'tan mı mezunsun. Hemen Dünya Bankası'nda işe başla" diye buyur edecek. Lisan öğrenme, master, burs... ne istiyorlarsa al diyecek. Böyle olmayınca, meşhur tabirle depresyona giriyorlar. Türkiye'de ana-baba parasıyla üniversiteyi okumuşlar. Bir işte çalışarak beş kuruş kazanmışlıkları yok. Okullar da devlet okulu, ücretsiz. Hayat her zaman, her yerde böyle ekmek elden su gölden devam edip gidecek mi sanıyorlar ki! Internet haberleşmeleri bu kadar yaygınlaştığı halde, televizyonlar dünyada gizli saklı bir şey bırakmadığı halde Amerika'nın gerçeğini görmemiş olarak bu ülkeye düşüyorlar. Amerika'da iki yıllık veya dört yıllık okullarda yüksek öğrenim yapan, master yapan gençlerin yüzde 79'u, yani beş öğrenciden dördü hem çalışır, hem okur. Bütün yüksek öğrenim kurumları paralıdır, pahalıdır. Gençlerimize çalışmak zor geliyor. Hem çalışıp hem okumak daha da zor geliyor. Ellerinde "kapı gibi üniversite diploması" ile gelip alelâde işler yapmak çok daha zor geliyor. E, ne olacak? Bu ülkede parasız adım attırmazlar. "Annem Ankara'daki dairesini 40 milyara satsın da şurada master yapayım" umuduna geliyor iş. Evet, eli bir iş tutmamış olarak Amerika'ya gelen gençlerimiz sonunda böyle diyor. Annesi, bir düzine dairesi varsa birini satıp oğlunun tahsili için harcayabilir, biz karışmayız, burada mühim olan gençlerin düşünce yapısıdır: "Hazır para gelsin ben okuyayım." Bu düşünce biraz da topyekun millî hastalığımız galiba. Hani yılda bir iki defa IMF kredinin bir dilimini daha serbest bıraksın diye bekliyoruz ya, hani ABD ile kredi anlaşması imzalandı imzalanacak diye bekliyoruz ya... Yani göndersinler, yiyelim! Ülkedeki ekonomik dengeler dışardan gelecek paraya bağlanıyor. Anne babalara tavsiyemdir. Üniversitedeki çocuklarının ücretli işlere girmesine ön ayak olsunlar. Marangoz, kaportacı, terzi, berber yanına çırak; lokantaya garson, aşçı yamağı; tuhafiyeciye, ayakkabıcıya tezgâhtar, ne iş olursa. Asla ve asla derslerine mâni olur falan diye düşünmesinler. Hayat büyük ölçüde oralarda alınan derslere bağlı. Yoksa gençlerimiz elleri diplomalı sudan çıkmış balık misali ortada kalıyorlar. Üniversite mezunu gençler burada bu şaşkınlığı yaşıyor ama gemilerden atlayıp gelen lise mezunu gençler, buldukları her işe dört elle sarılıp ayakta durmasını öğreniyor, üç-beş sene sonra da iş sahibi olup Türkiye'ye ailesine yardım etmeye bile başlıyorlar. Üniversite diplomalı arkadaşımız da o sıralarda ya hâlâ depresyonda oluyor, ya da memlekete geri dönmüş, ana babasının kanatları altında devletten iş beklemekte oluyor. Fakat, bu diplomalı gençler arasından da, elbette, istisna teşkil edenler çıkmaktadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.