Nedir dokunulmazlık? Dokunulmazlık deyince aklımıza herşeyden önce milletvekilleri gelir. Yanlış da değildir. Sade vatandaşın herşeyine, her yerine dokunulup dururken sık sık onlara uygulanan dokunulmazlıklar gündeme düşer. Ben dokunulmazlık deyince fikrî dokunulmazlığı anlarım. TBMM üyeleri görevlerini yerine getirirken söyledikleri sözlerden, yazdıkları yazılardan, verdikleri oylardan ötürü suçlu bulunup tâkibâta uğrayamaz. Milletvekili bir kovuşturma, soruşturma, ceza alma, hapse atılma korkusu olmaksızın görüşlerini, fikirlerini meclis çatısı içinde veya dışında, serbestçe açıklayacaktır. Yasama organının varlık sebebi budur. Fakat burada da insanların temel hak ve hürriyetleri ile ilgili konular fikrî dokunulmazlığın dışındadır. Yani kimsenin diline, dinine, kültürüne küfreden fikir beyan edip dokunulmazlık perdesi altına gizlenemezsiniz. Devletin bütünlüğünü, güvenliğini ilgilendiren konular da böyledir. Zaten anayasamızın 14'üncü maddesi dokunulmazlık dışında kalan bu gibi fikre dayalı suçları beyan etmiştir. Peki adi suçlar ne olacaktır? Milletvekilleri de herşeyden önce insandır, vatandaştır. Şeytana uyup suç işleyebilirler. Böyle hallerde dokunulmazlıkları vardır deyip dokunmayacak mıyız? Anayasanın 83'üncü maddesi milletvekilleri için "ağır cezayı gerektiren suç üstü hali"ni dokunulmazlığın dışında bırakıyor. Herhalde bir milletvekili meydanın ortasında tabancasını çekip birini vurursa tutuklanacaktır. Peki kanun önünde, cinayet gibi, gasp gibi ağır cezayı gerektirmeyen fakat kamuoyu önünde fevkalâde ağır olan suçlar konusunda ne yapacağız? Bunlar öyle ağır suçlardır ki, halkın gözünde vekilleri yerin yedi kat dibine düşürür. Bu çeşit suçlarda dokunulmazlık deyip olayı örtbas etmek halktaki küskünlüğü ve kızgınlığı arttırır. Meselâ, içkili araba kullanan ve kazaya sebebiyet veren milletvekiline dokunulur mu dokunulmaz mı? Kazaya sebebiyet vermeksizin, içkili araba kullanırken ya da aşırı hız yaparken yakalanan milletvekiline dokunulur mu, dokunulmaz mı? Polis şefinin kafasına şişe atan milletvekiline dokunulur mu dokunulmaz mı? Eğlence yerlerinde kavga çıkaran milletvekiline dokunulur mu, dokunulmaz mı? Bu gibi olaylarda başrolü oynayan milletvekilleri dokunulmazlık zırhını istismar ediyor sayılırlar mı, sayılmazlar mı? Yani milletvekili rozeti, bir başkasının kafasına şişe atma hakkı verir mi vermez mi? Kazaya sebebiyet veren sürücünün alkollü bir milletvekili olduğu anlaşıldığında mağdur vatandaş "ne yapalım, olur böyle vakalar" deyip sesini çıkarmayacak mı? Kafasına şişeyi yiyen polis şefi "eyvallah, mebus beyimizden geldi!" deyip sineye çekmek zorunda mı, yoksa silahını çekip "kamuya açık yerde huzuru bozmaktan ve devlet memuruna el kaldırmaktan, buyrun karakola" diyemez mi? Demokrasilere yakışan hangisidir? Ankara'da değişiklikler oluyor. Ortalıktaki toz duman dağıldığında dokunulmazlık konusunu da bir kere daha düşünseler iyi olacak derim. Dokunulmazlığı nereye koyalım biliyor musunuz? Naime Sultan Yalısı gibi kundaklanan tarihî eserlerin enkazlarına koyalım. O arsalara göz dikip ele geçirmek için bekleşiyorlar ya. Yakılan tarihî eserlerin yerine "başka birşey" inşa etmek için ruhsat verilmeyeceğine dair anayasaya değişmez bir "tarihî eserlerin korunması" maddesi koyalım. Önce okul muydu, yine okul kalacak. Böylece henüz ayakta olanlara bari "dokunmaktan" vazgeçerler.