Cumartesi günü New York'ta bir cenaze töreni vardı. Amerika'daki Türk toplumunun çok sevdiği, çok saydığı bir isim Dr. Zeki Uygur'u ebediyete uğurladık. Manhattan'da müdavimi olduğu, vefatından birkaç gün önce yine orada yemek yediği Ali Baba Lokantası'nın önünde hayli kalabalık bir cemaatle kılınan cenaze namazından sonra defnedileceği Connecticut eyaletine uğurladık. Buradaki hemen herkesin hayatına bir ucundan dokunmuş biri idi o. Hemen herkesin onunla ilgili bir hatırası, bir hikâyesi var. Ve onu tanıyan hiç kimse hakkında kötü söz söyleyemez. Herkese bir iyiliği, hayrı, hizmeti dokunmuştur. Öteki dünyaya böyle gitmek bir mazhariyet olsa gerek. Ben kendisini 1987 yılında, yani Amerika'ya yeni geldiğim yıllarda tanımıştım. Bir doktorla tanışmanın en bilinen yolu hasta olmaktır! Gerçi onun branşını ilgilendiren bir hastalık değildi benimkisi ama onun çalıştığı hastanede ameliyat olmuştum. Onbeş gün kaldım hastanede, her gün odama ziyarete geldi. Kendi hastası olmadığım, onun bölümünde bile yatmadığım halde. Değil mi ki bir Türk düşmüş oraya, hatırını soracaktı! Hani Yunus der ya: Bir hastaya vardın ise, / Bir yudum su verdin ise... Öyle işte. Çocukluğumdan beri çok sevdiğim bir komedyen olan Nejat Uygur'un ağabeyi olduğunu da o zaman öğrenmiştim. Ve şiir yazdığını. "İrtihal" isimli ilk şiiri 1945'te Varlık'ta yayımlanmış. "Geçenlerde bir pencere önünde dilimden döküldü" dediği mısraları okumuştu o ziyaretlerin birinde: Bir toprağın özlemindeyim. / Gökleri, denizleri, ağaçları, kuşları, Kadife, yeşil kırları, yaseminleri ve gülleriyle Uzaklarda olan... Yeşili, mavisi, şehidi, gazisi, / Derdi, üzüntüsüyle, Uzaklarda bıraktığım, / Ve anam kadar sevdiğim, Vatanım dediğim, / Bir toprağın özlemindeyim. Şen şakrak, mizah dolu bir insan olduğu için hüznü tanımadığını sanırdınız, meğer tanımış! Vatan hepimizin içinde bir volkan... Ara sıra infilâk ediyor. Sonunda bir gün, irtihal vakti... New York'taki muayenehânesi bir sanat galerisi gibi idi. İrili ufaklı, yüzlerce süs eşyası, biblo, tablo. Bir karış boş yer bulamazdınız. Kendisi de iyi bir ressamdı. Çocukluğuna dair bir hatıra anlatmıştı. Bir gün duvara bir hamam böceği resmi çizmiş. Büyükannesine göstermiş, korkmuş numarasıyla. Kadıncağız terliğini kaptığı gibi, çatt!..... O kadar sahici yani. Ailesine, dostlarına başsağlığı diliyorum. Allah'ın rahmeti üzerine olsun!