Tercüman'ın üç esaslı köşesi vardı: Ahmet Kabaklı, Tarık Buğra, Ergun Göze. Sabahları sıcak ekmekle birlikte masanın üzerine konan Tercüman'ın... Üçüncü köşe de göçtü. "Köşebaşı" göçtü. Garip bir şey oldu. Pazartesileri yazım yayımlandığı gün, bir sonraki hafta ne yazacağımı düşünürüm. Yazımı yazıp göndereceğim gün cuma akşamıdır, amma her pazartesi bu zihin hazırlığını yapar, cumaya kadar gündeme yeni ve önemli gördüğüm bir olay oturmazsa o düşündüğüm konuyu yazarım. Geçen pazartesi sabahı, "Sağlığında nice ehl-i hünerin bir tutam tuz bile yoktur aşına..." diye başlayan beyti mırıldandım ve dedim ki kendi kendime: "Neden ehl-i hüneri hep ölümlerinden sonra anıyoruz? Evet, bir tutam tuz sembolik bir ifade, öylesine bir maddî zaruret hele artık şimdilerde söz konusu olmasa bile, onların kadrini kıymetini hayattayken teslim etsek de dünya gözüyle memnun olmalarını sağlasak... Bu konuda bir şeyler yazayım." Bunları düşünmüştüm ki, gazeteleri karıştırırken: "Ergun Göze vefat etti." İşte yine bir ehl-i hünerin ardına kaldık! Bir ehl-i irfanın, ehl-i dilin, ehl-i kelâmın, ehl-i kalemin... Yine sağlığında hakkında bir şey yazmadığımız bir ehl-i hünerin ardından yazmak zorunda kalıyoruz. Gerçi o sağlığında kadri kıymeti bilinmemiş biri değildi. Okuyucuları, dinleyicileri, onu hoca bilen talebeleri, dost halkası... Zaman zaman kırılmaları, darılmaları, hüsranları olduysa da... "Biz önce doğrunun tâlibiyiz" deyip yola çıkmıştı. Doğrunun tâlibi olanların yükü ağırdır. "Bugünün Kızılelma'sı Bâbiâli'dir" diyerek bir köşesinden Cağaloğlu'nun girdiğini yazar. O Kızılelma'da gönülleri ve zihinleri fethetme vazifesini hakkıyla yerine getirmiştir. Adı, yirminci asrın Müslüman-Türk dava adamları arasında anılacaktır. Kendisini birkaç sene önce son gördüğüm yer de Bâbiâli'nin bir başka köşesi idi: Boğaziçi Yayınları. Odasında Sabite Tur Gülerman'ın CD'si çalıyordu. Yirmi küsur sene önce Amerika'ya gelirken valizime koyduğum birkaç kitaptan biri üstâdın "Meşhurların Son Sözleri" isimli eseriydi. Üçüncü baskısı. Cüneyd-i Bağdâdî'nin ölürken söylediği son sözü oradan öğrenmiştim: "Bismillahirrahmanirrahim." Kendisinin de o söz üzre, o iman ile göçtüğüne inanıyorum. Son değildir, başlangıçtır. Ama ayrılık vardır ve acıdır. Ailesine, sevenlerine, yakınlarına, sevgili Zeynep'e "Emir Allah'ın!" diyorum.