Fatih'i düşünürken

A -
A +

Hep düşünürüm: 1450'li yıllarda Anadolu'da.... Meselâ, Karamanoğlu Beyliği tebaasından üç-beş kişi çiftte çubukta biraraya geldiklerinde siyasî gidişat üzerine neler konuşuyorlardı? Yeni "Fatih" olmuş İkinci Mehmed aleyhine eminim çok şey söylüyorlardı. "Bre, bu genç Osmanoğlu ortada Türk beyliği bırakmamaya ahd etmiş gibi sefer üstüne sefer açmakta!" diyorlardı. Analar "İslâm İslâm'a el kaldırır mı?" diye inliyordu. Yıllardır savaşlara her ev evlât göndermişti. Kimileri sakat dönüyor, kimileri hiç dönmüyordu. Genç gelinler dul, bebeler yetim kalıyor, yuvalar dağılıyordu. Saz şairleri akşamları hanların ocak başlarında acıklı türküler yakıyordu. Belki "Venediklilerden yardım isteyelim" diye akıl verenler vardı cevvâl kumandanların arasında. "Osmanlı bizim toprağımızı yağmalayacak, Venedikli istiklâlimizin teminatıdır" diyenler vardı. Dili bir, dini bir, ırkı bir iki devlet. Her iki taraf da "Allah Allah!" diyerek kılıçlara davranmakta. Her iki taraftan dökülen kan... Dökülen gözyaşı... Ama olaylara yüz sene sonra, üçyüz sene sonra, beşyüz sene sonra baktığımızda İkinci Mehmed'in ne büyük bir iş başardığını, Osmanlı İmparatorluğu'nun altıyüz yıllık kudretinin Anadolu birliği üzerine tesis edildiğini görürüz. Fatih Sultan Mehmed ne yaptığını bilen bir lider kararlılığıyla tarihe istikamet verme mevkiindeydi, son sözü söyleyecek güçteydi, "askerî kuvvet" kullanarak birliği sağlamasaydı, kitaplar bugün bambaşka şeyler yazacaktı. Fatih "Kimsenin canı yanmasın" diyerek Anadolu'yu o günkü haliyle bıraksaydı ne Osmanlı Devleti "cihan imparatorluğu" olarak tarihe geçer, ne de o yıllardaki seferler yüzünden acı çeken, kan ve gözyaşı döken beylikler halkı âbâd olurdu. Besbellidir ki, fırsat kollayan Avrupalı devletler küçük Anadolu beyliklerini bir bir ele geçirecek; kendileriyle işbirliği yapan idarecileri birtakım makam ve mevkilerle taltif ederken halkı sömürge haline getirerek, nesiller boyu devam edecek bir zulüm idaresi kuracaklardı. Anadolu'nun buğdayı, arpası kalyonlarla Venedik'e taşınacaktı. Halkın canı, malı, namusu Avrupalı efendilerinin elinde oyuncak olacaktı. Gelinlik kızlar, civan yiğitler Avrupa saraylarında alınıp satılacaktı. Dökülen kan ve gözyaşının sonu gelmeyecekti. Anadolu'daki Türk nüfus yavaş yavaş eriyip gidecekti. Dünya tarihinde Türk asırlarından söz edilemeyecekti. Bu gerçeği, o gün yaşayan Karamanoğlu, İsfendiyaroğlu, Dülkadiroğulları, Ramazanoğulları beylikleri halklarının anlaması ve kabullenmesi zordu. Hatta ihtimal, Osmanoğullarından bile "Ne diye Müslüman kardeşlerimizin üzerine sefer açıyoruz ki..." diye sızlananlar olmuştur. Halk o gün çektiği sıkıntıları düşünür, ileri görüşlü olmak zorunda değildir. Ama Fatih'ten yüz sene sonraki Anadolu'ya baktığımızda, halkın, kudretli bir Osmanlı Devleti'nin tebaası olmanın gururu ve emniyeti içinde yaşıyor olduğunu görürüz. Altıyüz yıl devam eden Osmanlı İmparatorluğu'nun o birlik üzerinde yükseldiğini fark ederiz. Bugün Anadolu'daki Türk mevcudiyetinin o birlik sayesinde mümkün olduğunu anlarız. Bazı insanların haklılığı en erken yüz sene sonra anlaşılıyor. Bazı olayların doğru muhasebesi ancak yüz sene sonra yapılabiliyor. Gerçek devlet adamı, verdiği kararların sağlaması asırlar sonra da doğru çıkandır. Sadece yaşadıkları devrin, ogünkü politikaların şartlarına göre karar verenler ileri görüşlü olmayan devlet adamlarıdır ve ülkelerini istikbâle taşıyamazlar. İleri görüşlü olmak bazen savaştan yana karar vermeyi gerektirebilir. Ülkeyi istikbâle taşımak için bazen savaş kaçınılmaz olur. Devlet adamlığının belki de en çetin imtihanıdır bu. Savaşsız bir dünya çok güzel olurdu. Ama ne yazık ki ütopyadır. Hiçbir devirde, hiçbir coğrafyada gerçekleşmemiş bir ütopya. Çağlar değişmiş savaş gerçeği değişmemiştir. Taşla, sopayla başlayıp okla, mızrakla, kılıçla, tüfekle, topla devam edip uzaktan güdülen füzelere, akıllı bombalara, atom bombalarına doğru "ilerleyen" silah sanayiini başka nasıl açıklayabiliriz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.