Bektaşî'nin biri Hoca efendiye "Abdestsiz namaz olur mu? diye sormuş. "Olmaz!" demiş Hoca. Bektaşî "Ama ben kıldım oldu" demiş. Hikâye bu kadar. Merak ediyorum, acaba Hoca "ben kıldım oldu" diyen bu adama ne cevap verdi? Herhalde neden olmayacağını, namazın şartlarını ilmi doğrultusunda açıklamıştır. Ben "Madem oldu diyorsun, neden soruyorsun?" diye çıkışırdım herhalde. Şimdi... "Biz namazı başı açık ve erkeklerle karışık kıldık, oldu" diyen hanım kardeşlerimize ne diyelim? Böyle diyen aklı başında, yetişkin insanlara ne denebilir ki?! Onlar da zaten "ne diyorsunuz?" diye fikir sormadılar. Sormadılar da... Hal ve tavırlarından "Biz böyle kıldık oldu!" sonucu çıkıyor. Evlerinde, kendi dernek binalarında ne yaptıkları bizi ilgilendirmez ama cami kamuya açık alandır. Evlerinde yapıp ettikleri sadece kendilerini ilgilendirir ancak ortaya atılıp da "Ey ahali! Biz abdestsiz namaz kılıyoruz, oluyor!" diye ilân ederseniz.... Teşbihte hata olmaz, yani "biz başı açık ve erkeklerle bir safta kılıyoruz, oluyor" derseniz, orada kamu düzenini ifsâd etme söz konusu olur. Kimse kimseyi, "camiye gelin, namaz kılın" diye zorlamıyor. Ama geliyorsanız, dosdoğru gelin! Davetiyelerinde "Erkekler smokin, kadınlar gece elbisesi" yazan davetlerin kurallarını bile ihlâl etmez, usulü üzre giyinirken, kaale almayacağımız tek yer caminin kuralları mıdır? Bütün dinlerde mâbedlerin kuralları vardır, bunları yok sayamayız, keyfimize göre değiştiremeyiz. Bu kurallara o dinden olmayanlar bile saygı gösterir. Bu kuralları açıkça hiçe sayanlara, çiğneyenlere "Neyin peşindesiniz?" diye sorma hakkımız vardır. Cami âdâbını kilise âdâbına benzetme girişimlerini masum bir hareket olarak yorumlama imkânı da yoktur. Amma... Konumuz bu değildir. Konumuz bu olmamalıdır. Spikerlerin ortalığı velveleye vermek ve reyting sağlamak isteyen heyecanlı ve sunî tavırları ile ekranları işgal eden, gazetelere manşet olan konu bu olmamalıdır. Böyle ipe sapa gelmez konularla gündem oluşturmak, dikkatimizi ciddî konulardan saptırmak için kullanılan bir metod mudur? Ki ülkemizde sık sık uygulamaya konuyor ve biz bu oyuna geliyoruz. Üç gün kar yağdı, doğal gaz sıkıntısı başgösterdi. Sanayide üretim durma noktasına geldi. Ya 15 gün yağsaydı diye düşündünüz mü? Gelin, enerjide bu kadar dışa bağımlı olmanın tehlikeleri üzerine ayağa kalkalım, çarelerini düşünelim. ...... Edebiyat Fakültesi'nden hocamız Prof. Dr. Ali Alparslan vefat etmiş! Biz ne vefâsız talebeleriz! Hocalarımızı ancak ölümlerinden sonra anıyoruz. Hat dersi almıştım kendisinden, Türkoloji koridoruna açılan dar odasında. Önce bir süre Rık'a, sonra Ta'lik... Mevlâna'nın "Yol pek yakın amma yolcu pek tembel" sözünü ilk ondan duymuştum. Yıl 1977. Bir Bektaşî şairinin iki mısraını da ondan duymuştum: Tuttum aynayı yüzüme/Ali göründü gözüme. İnsanın yüzünde "Ali" görüyordu şair. Göz, burun ve ağzın şekilleri ayn, lam ve ye harflerine benzetiliyordu ve bu harfler yüzdeki yerleri itibariyle "Ali" oluyordu. Tahtaya da yazıp göstermişti. O zamandan beri her aynaya baktığımda bu mısraları hatırlar; yüzümde bir ayn, bir lam, bir ye görebilmek umuduyla dikkat ederken hocamızı anarım. Allah'ın rahmeti üzerine olsun. Ailesine, yakınlarına, talebelerine başsağlığı diliyorum. Türkoloji koridoru neredeyse boşaldı. Ve biz ne boş konularla vakit öldürüyoruz?!