Vallahi yeni TBMM'nde yok yok! Kimini kûşe-i uzletinden çıkarıp getirdik, kimini koğuşundan. Demokrasimize lâf edenin alnını karışlamak hakkımızdır artık. Sicili malûm bir terör örgütüne üyelikten, yardım ve yataklıktan cezaevinde yatan biri bile aday oluyor, seçiliyor, seçildiği anda salıveriliyor, V harfi açılmış parmaklarıyla Meclis'in yolunu tutuyor. V, yani zafer! Bu renkli Meclis hayırlı uğurlu olsun! Seçim gecesi başbakanımızın yaptığı kucaklayıcı konuşma yeni dönemin istikrarlı geçeceğine dair inancımızı tazeledi. İki reklam var bu ara televizyonda. Ben NTV'de seyrediyorum, herhalde diğer kanallarda da vardır. İki reklam, fakat reklam olmanın ötesinde ülkemiz için, hepimiz için hayat dersi. İlkinde... Değişik iş kollarında çalışan insanlar... Yaşlı bir Anadolu anası inşaatta iş başında. "Demir bağlıyom, kalıp çakıyom... Her işi yaparım. İş olmazsa aş olmaz!" diyen mübarek bir kadın. Oyuncu değil, gerçek bir kadın. Sıcak para akışı, yabancı sermaye, faizden para kazanma, borsa, özelleştirme, türban meselelerine takılmamış, yetmiş yaşının üzerinde, dinç bir kadın. Ülkenin gerçek efendisi! Ve, harıl harıl çalışan başka insanlar eşliğinde bir ses: "Mutluluğu sadece tüketimde arayanlar mutluluğu da tükettiklerinde çaresiz kalır. Ya sadece tüketerek tükeneceğiz ya üreterek var olacağız ..... Üretim bir milletin istiklâlidir. Üretmek var olmanın bağımsızlığıdır...." O yaşlı kadına dikkat edin. O kadının omuzlarımızdan tutup bizi sarsması lâzımdır. Aydın bir kadındır o! Çünkü çalışkandır. Üretmektedir. O kadınlara ihtiyacımız var. Her yaştan...Ve onun gibi erkeklere... "Üretim istiklâldir" anlayışında olan insanlara. İkinci reklam bir aileyi canlandırıyor. Onlar oyuncu. Sevimli bir anne, gün görmüş geçirmiş bir baba, yetişkin evlâtları. Kız okumaya meraklı, elinde kitap, oğlanın biri top peşinde, öteki de başarılı bir iş adamı olmuş. Üç çocuk bir araya gelir gelmez birbirleriyle ağız dalaşına girişiyor, birbirlerinin hayat anlayışlarını, hayat karşısındaki tavırlarını tenkide başlıyor, birden ortam geriliyor. Derken, babacan babanın sesi duyuluyor: "Çocuklar, kesin artık! Hadi sofraya!" Ve aile neşe içinde yemek yerken bir ses: "Farklı fikirlere sahibolsak da, atışsak da, tartışsak da, aynı sofrada karnını doyuran 70 milyonluk dev bir aileyiz!" İşte bu iki mesele.... İşin sırrı bu ikisidir. İşin aslı bunlardır. İstikrar derken kastımız bu ikisi olmalıdır. Memleketimizin üretime ve ürettikten sonra aynı sofraya oturmaya ihtiyacı vardır. Gerisi lâf ü güzaftır. Birinci reklamdaki gibi çalışıp üreten insanlar, ikinci reklamdaki gibi kaynaşan ve konuşan insanlar... Ülkemiz için hedefi bundan daha iyi anlatan birşey olamaz. "Zafer" budur. Bu iki reklamı okullarda ders araç ve gereçleri cümlesinden öğrencilere her gün bir kere göstersek yeridir. 70 milyonluk dev aile 550 kişiyi seçti, gönderdi. İnşaallah onlar da aynı Meclis lokantasında, aynı kazandan yemek yiyor olduklarını unutmayacaklardır.