İki delikanlının masalı

A -
A +

Evvel zaman içinde... Bir delikanlı vardı. Amerika'da doğup büyümüş okumuştu. Hem TC vatandaşı hem ABD vatandaşı idi. Yüksek tahsilini Cornell Üniversitesi'nde yaparken Türkiye'de askerlik yaşı geldiği için askerliği tecil ettirmek üzere Washington Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliğine başvurdu. "Sana öğrenci dosyası açalım" dediler. Delikanlı gerekli belgeleri tamamlayıp gönderdi. Bu arada aylar geçti, Cornell'de lisans eğitimini bitirdi, Tıp Fakültesi'ne girdi. Okula yerleşip düzenini kurduktan sonra, bu sefer yeni durumunu gösteren belgeleri bütün öteki belgelerle beraber Washington'a tekrar gönderdi. Bu işi hallettim derken Washington Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliği'nden cevap geldi. "Mezun olduğunuz Cornell Üniversitesi'nden aldığınız lisans diplomanızın denkliği için Türkiye'de Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı'na başvurmanız gerekir." Delikanlı afalladı. Amerika'daki okulun denkliğinin tesbiti işiyle niye taa Ankara'daki YÖK ilgileniyordu? Eğitim Müşavirliği ne iş yapardı? Amerika'nın akredite üniversitelerinin listesi belli değil miydi? Hadi bırak, Cornell gibi, sadece Amerika'nın değil, dünyanın en iyi üniversiteleri arasında ilk sıralarda yer alan bir okulu bitirmiş olmasının önemi olmasın varsın ama, Eğitim Müşavirliği'nde nasıl akredite olmuş yüksek okullar listesi olmazdı? Büyükelçiliğin Eğitim Müşavirliği Amerika'daki eğitim sistemini, bu sistemin okullarını en iyi tanıması gereken kurum değil miydi? Eğitim Müşavirliği öğrenci dosyalarının istiflendiği bir depo muydu sadece? YÖK "bütün kararları ben veririm!" diyorsa bile, hiç değilse, karar verdiği okullar listesini Eğitim Müşavirliği'ne ulaştırıp neden işleri kolaylaştırmıyordu? YÖK'ün denklik belgesi vermek için istediği belgeler, lise diplomasının onaylı suretinden, lise denklik belgesinden başlıyordu; pasaportunun işlem gören bütün sayfalarının kopyasına kadar uzayıp gidiyordu. Askerlik tecili yaptıracağında, lisans öğrenimini bitirip diplomasını çoktan aldığına göre lise diplomasına, lise denklik belgesine ne gerek vardı, onu da anlamamıştı ya, en mühim soru şuydu: Bütün bu belgeler niye Ankara'ya gidecekti? Eğitim Müşavirliği gibi büyük bir isim taşıyan makam bu işleri kısa ve kolay yoldan halledemez miydi? Devletin bu iki kurumu iş birliği yapsa da, kendisini ve kendisinin durumunda olan gençleri memleketten soğutmasalardı ya! Bu delikanlı önüne çıkarılan bürokrasi yokuşunun dibinde, bakaya durumuna düşüp düşmediğini kara kara düşünürken, bir delikanlı daha vardı. Türkiye'de liseyi bitirip üniversiteye giremeyince Amerika'ya şansını denemeye gelmişti. Babası para gönderiyordu ama Amerikan âdetidir diyerek bir benzin istasyonunda yarım günlük iş buldu. Bir dil kursuna yazıldı. Pasaportu üç aylıktı, uzatma zamanı gelince Konsolosluğa gitti. Konsolosluk dedi ki: Senin askerlik yaşın gelmiş, önce tecil etmen gerekir. Dil kursu tam gün öğrenci olmadığından, öğrenci statüsünde sayılmadığından öğrenci belgesi vermedi. İş yerinde zaten kaçak çalışıyordu. Delikanlı hemen Türkiye'ye, babasına telefon etti: "Aman baba, canım baba! Senin kolların uzundur, bana bir çare bul!.." Babası iki gün sonra bir askerlik şubesinden alınmış mühürlü, imzalı askerlik tecil belgesini oğluna faks ile gönderdi. Askerliği üç yıl ertelenmişti! Delikanlı erdi muradına, biz çıkalım kerevetine! Gökten üç elma düştü... Herkesin başına denk gelmez ki!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.