İkisi de ilkokul öğrencisiydi. Yaşları dokuz-on... İkisi de İstanbul'da. Birbirinden uzak semtlerde, birbirini tanımayan iki kız çocuğu. İkisine de aynı soruyu sordum: "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" Bütün büyüklerin çocuklara sorduğu klasik sorudur ya... Zamanında bize de sorulurdu. Biri şöyle cevap verdi: "Şarkıcı olacağım." Öteki şöyle dedi: "Ben ev kadını olacağım. Okumayacağım. Çünkü başörtüsü..." İki kız çocuğu, iki cevap! Ya herro, ya merro! Ya şarkıcı, ya ev kadını.... Bizim çocukluğumuzda bu soru bize de sorulurdu ve biz doktor derdik, hemşire derdik, eczacı derdik, öğretmen derdik, avukat derdik, hakim derdik. "Ev kadını olacağım, okumayacağım!" demek de, "Şarkıcı olacağım!" demek de aklımızın ucundan geçmezdi. Memleketin yeni yetişen neslini bu hale getirdik, bravo bize! Memleketin kız çocukları ya şarkıcı olma hayalinde, ya başörtüsü yüzünden okumayıp evde oturacaklar! Elbette o yaşlarda çocukça hayaller kurulabilir. Bu iki kız çocuğu birkaç sene sonra ümid edelim ki, gerçek karakterlerini bulsun, hayatta ne olmak istediklerini ciddiyetle düşünüp karar versinler. Ama dikkat çekici olan memleketteki genel havanın küçük çocukların zihnine böyle bir düşünce aşılamış olmasıdır. Memleketteki genel gidişat demek ki böyle bir hava pompalıyor. Çocuk sokaktan, mahalleden, medyadan üzerine boca edilenleri yetiştiği ailenin özellikleriyle birleştirip ya şarkıcı olma, ya okumaktan vazgeçme hayalleri beslemeye başlıyor. Onların bu yaşlarda "Filan imtihanları kazanacağım, şu okullara gideceğim, şu mesleği yapmak istiyorum..." gibi hayaller, idealler içinde olmaları beklenir. Gerçekleşir veya gerçekleşmez, ama o yaşlarda bu çeşit hayaller, idealler içinde olmaları onların sağlıklı fertler olarak yetişmelerini sağlar. Yoksa şarkıcı olacağım deyip kısa yoldan şöhret kazanma peşine düşme ya da okumayacağım, ev kadını olacağım deyip kendine bakacak bir koca bulma hevesine kapılma... Bunlar sağlıklı işaretler değildir. Çocuklarımızı böyle hastalıklı bir ortamda yetiştirme hakkımız yoktur. Pompalanan bu havanın etkisinden kurtulamayan çocuklar, gençler artmaya başlarsa, ülkemiz hesabına mühim bir kayıp var demektir.