OKS'nin kaldırılıp SBS'nin getirilmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Yani ilköğretimden sonra ortaoğretim için gidilecek okulun tesbitinin bir tek imtihanla yapılması yerine, altı, yedi ve sekizinci sınıflarda, sene sonunda girilecek, üç kere seviye belirleme imtihanı. Bu yeni usul öğrencilerin üzerindeki "tek bir imtihan" stresini kaldıracaktır, daha doğru bir ölçme ve değerlendirme sağlayacaktır. Darısı ÖSS'nin başına! Üniversite girişi de lise boyunca üç veya dört defa alınacak testin sonuçlarına göre yapılmalı, gençler "tek imtihan", "195 dakika" gerginliğinden kurtarılmalıdır. Fakat nereye giriş olursa olsun, kaç imtihan olursa olsun, öğrencileri sadece cevapladıkları soru adedine göre değerlendirmek yetmez ve bizi doğru sonuçlara götürmez. Testler "bilgi"dir, bunun yanına mutlaka "beceri"yi ve "şahsiyet"i katmamız gerek. Ki insan bu üçünden oluşur. Her öğrencinin bir üst öğretim kurumuna başvururken elinde -SBS, ÖSS... hangisindense- aldığı test puanlarından başka bir dosyası olmalı. Yaptığı spor faaliyetleri, çaldığı müzik aletleri, başka el becerileri, özel kabiliyetleri varsa onlar yazılmalı. Ve sonra çevresi için, mahallesi için, köyü, kasabası için yaptığı hizmetler yazılmalı. Bu son cümleyi okuyan okuyucular "Güldürme bizi" diye şaşırdılar mı, bilmem. Sivil toplum kuruluşları, vakıflar öğrenciler için gönüllü faaliyetler organize etmeli, bunlara katılan öğrencilerin yapıp ettikleri zâyi olmamalı, başvurdukları okullarca hesaba katılmalı. Ve bu faaliyetler veliler tarafından önemsenmeli, hor görülmemeli. Meselâ, yeni duydum. (On beş gündür memleketteyim) Şehrimizde çevreyi temizleme günü tertiplenmiş, öğrenciler başlarında öğretmenleriyle gruplar halinde parklara, yollara atılmış çöpleri temizleyip vatandaşa örnek olacak. Aileler "Benim çocuğum çöpçü mü?" diye göndermemiş. Aileleri ayıpladım. Gönüllü toplum hizmetleri çocuklara şahsiyet kazandırır, pişmelerini sağlar. Sokağın çöplerinin toplanmasına yardım eden çocuk bir daha yola bir şey atmaz. Hâsılı, SBS iyi bir adım. Darısı ÖSS'nin başına! Bir de... Amerika'dan bir örnek daha vereyim: Bütün bu testlerde, öğrencilere mutlaka bir kompozisyon yazdırılır. Kompozisyon yazmak kendini ifade etmektir. Hani "çocuklarımızı a, b, c, d... şıkları arasında serseme çevirdik, testkolik yaptık" filan diye şikâyet ediyoruz ya. Eğitim sisteminden imtihanları kaldıramayız. Ölçme ve değerlendirmenin yolu illâ ki testlerden geçer. Fakat bu testlere yerleştirilecek bir kompozisyon yazma sorusu, onların şiirlerle, hikâye ve romanlarla daha fazla haşir neşir olmalarını, Türkçe'yi, dilbilgisini önemsemelerini, böylece gerçekten "iyi eğitim almış insan" olmalarını sağlayacaktır diye umud ediyorum.