Şimdi ben bu başlığı "İngilizce Sendromu" şeklinde koysaydım daha "havalı" olurdu. Daha ciddî havalı, daha ilmî havalı... Bu havalı olma konusu bizim insanımızı biraz fazlaca ilgilendiriyor. İngilizce ile hava atma bir üslûp haline gelmiş. Anadilini mükemmel kullanmanın bir mazhariyet olabileceği artık kimsenin hatırına gelen bir şey değil. Hikâyeyi kardeşim anlattı. Gebze'de bir bankadan içeri giren eli bastonlu yaşlı bir adam önce ne yapacağını kestirmek için bakınırken bankanın güvenlik görevlisi "Amca sıra numarası alacaksın, şuradaki butona bas!" diye numaratörü işaret etmiş. Adam aletin başına yürüyüp ne yapacağını bilemez halde bekleyince güvenlikçi yine "Amca butona bas!" demiş. Adamcağız şaşkın, cümleyi anlamaya çalışıyor, ter döküyor. Kardeşim araya girip "Amca düğmeye bas!" deyince "Hay yaşayasın!" diyerek düğmeye basıp sıra numarasını almış. Kardeşim güvenlik görevlisine çıkışmış: "Neden buton diyorsunuz ki? Düğme deyin, vatandaş anlasın." Güvenlik görevlisinin cevabı enteresan: "Ama düğme gömlekte, cekette olur. Bu başka..." Başka falan değildir. Buton İngilizce bir kelimedir ve İngilizce'de, tam da "cekette, gömlekte olan düğme" demektir. Buton kelimesini dilimizde karşılamak için kullanacağımız kelime, şeksiz şüphesiz "düğme"dir. Elbette amcalar, teyzeler buton kelimesini birincide bilemez, ikincide unutur, ama üçüncüde öğrenir de, neden? Dilimizde tam karşılığı varken böyle bir özenti içine girmek neden? İş yabancı kelime ile hava atma konusunu da aşıyor. Öyle bir anlayış oluşmuş ki bizde, sanki bazı kelimeleri İngilizce olarak yazar söylersek doğru olacak, mallar kaliteli olacak, güvenilir olacak. Yerli malı mamul maddelerin üzerinde İngilizce uyarı yazıları, bilgilendirmeler, tarifnâmeler var. Tamamen iç piyasa için üretilmiş sıradan bir tencere kutusunun üzerinde "high quality sauce pan" yazıyor. "Yüksek kaliteli tencere" yazsa vatandaş itibar etmeyecek galiba. "Paslanmaz çelik"in paslanmayacağının ispatı, üzerinde "stainless steel" yazıyor olması. Yine iç piyasaya sunulan bir fırının üzerindeki uyarı yazıları İngilizce, Fransızca, Almanca: "Dikkat! Kullanım sırasında ön cam sıcak olur!" Hatta İspanyolca da var. Türkçe yok! Ama yüzde yüz yerli malı! Türk ev hanımları o ön camda ne yazdığını anlamasa da olur, yeter ki orada yabancı dilden bir cümle bulunsun! Bir yerlerinde yabancı dilden bir cümle varsa, o fırın iyi fırındır! Yerli malı televizyonunuzun uzaktan kumanda aletinin üzerindeki kelimelere, kısaltmalara bakın. Hepsi İngilizce! O kelimeleri orada görünce kendinizi rahat hissediyorsunuz. Bu mal iyidir! Güvenlik görevlilerinin kol bandında "security" yazıyor; "güvenlik" yazsa o görevlilere güvenilmeyecek. Güvenlik görevlisine güvenilmesinin ilk şartı kolunda "security" yazıyor olmasıdır. Kısaca, bir şeyin üzerinde İngilizce -veya başka bir dilde- kelimeler bulunduğu vakit, o şeyin usulüne uygun, standartlara uygun, iyi, kaliteli imal edilmiş olduğu, güvenilir, ciddî olduğu gibi bir anlayış içine girmişiz. Yabancı dili ve özellikle İngilizce'yi işin, malın sigortası, garanti belgesi gibi görür olmuşuz. Dilimizi yabancı kelimelerin istilâ etmesinden daha vahimi, ruhumuza musallat olan bu yabancı dil fikridir.