(10 Aralık İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi'nin kabul edildiği tarihtir. Bu sene 58'inci yıl dönümüdür.) 1-Bütün insanlar hür; şeref ve haklar bakımından eşit doğmaz, herkes akıl ve vicdana sahip değildir, birbirlerine karşı kardeşlik duygusuyla davranmayabilirler. Filistin'de, Irak'ta, Afganistan'da silah sesleri, bomba gürültüleri arasında doğan çocukla, İsviçre Alpleri'nde keçi melemeleri ve çıngırak sesleri arasında doğan çocuk; hastahânede doktorun, hemşirelerin ihtimamıyla dünyaya gözlerini açan çocukla, Somali'de, Sudan'da, Endonezya'da bir deri, bir kemik annesinin sokakta doğurduğu çocuk... aynı hürriyete ve eşit haklara sahip değildir, birbirlerine kardeşlik hisleri beslemeleri de beklenemez. Dünyada eşitlik ve kardeşlik yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. 2-Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasî veya başka bir görüş, millî veya sosyal köken, mülkiyet, doğum veya başka bir fark gözetilmeksizin, bu beyannâme ile ilân olunan hak ve hürriyetlerden yararlanamaz. Irk, renk, cinsiyet, dil, din, milliyet, mülkiyet farkı gözetilir. Dünya ötekiler ve berikiler olarak ikiye ayrılmıştır. Taksimatı berikiler yapar. Beyannâmeleri yazan da onlardır. Berikilerden artan ötekilere uzatılır. Paylarına kan, gözyaşı, açlık, yokluk düşen, bir bardak temiz içme suyu bulmaları bile mesele olan, hakları ihlâl edilen, hukukları çiğnenen, hürriyetleri dolaylı ya da dolaysız ellerinden alınan, üzerlerinde oyunlar oynanan ülkelere "ötekiler", yani üçüncü dünya ülkeleri denir. Üçüncü dünyanın insanları dünyanın üçüncü mevkisinde yaşayacaktır. Birinci dünyanın insanlarının canı daha tatlı, kanı daha kalitelidir. Üçüncü dünya insanlarının canı ve kanı bir "pardon" kıymetindedir. Bu üçüncü mevki kompartımanda da, yani her ülkenin içinde de nimet, fırsat, hak ve hukuk tabağının önce kendilerine sunulduğu bir kesim vardır. Ayrıca ister bağımsız ülke vatandaşı olsun, ister vesayet altında ya da özerklikten mahrum ya da egemenliği herhangi bir şekilde kısıtlanmış ülke yurttaşı olsun, herhangi bir kişi hakkında, tebaası bulunduğu ülkenin siyasî, hukukî veya milletlerarası statüsünden kaynaklanan her türlü ayrımcılık yapılabilir. Millet ve devlet "arka"dır. Arkası güçlü olan fert ile arkası güçlü olmayan arasında kesin bir çizgi vardır. Kılığına, kıyafetine, saçına, sakalına, ismine bakılarak mensup olduğu milleti ve devleti keşfedip o millet ve devletin statüsüne göre, kişilere farklı muamele yapılabilir. 3-Yaşamak, hürriyet ve kişi güvenliği herkesin hakkı değildir. Kuvvetlinin hakkıdır. Bileği güçlü olan hür ve emniyettedir. Fert planında da böyledir, devlet planında da. Güçlü devlet haklı devlettir. Güçlü devletler bazen masa başında, bazen silah başında, bazen yüze gülerek, bazen zorbalıkla, ellerindeki hürriyet, emniyet ve refahı sımsıkı tutar, başkalarından ya büsbütün esirgerler ya bir miktar, münasip gördükleri kadar tattırırlar; uçaklardan bomba mı, yardım paketi mi atılacağına karar verirler. 4-Bazı kimseler kölelik altında bulundurulabilir, kölelik ve köle ticareti bazı biçimleriyle uygulanabilir. Sadece demirden zincire vurmak yasaktır, zincirin hüviyeti değişmiştir: Borç, kredi, ambargo, vaad, tehdit... gibi. Güçlü olan olmayanı bir şekilde kullanır. En zengin, en medenî devlet en çok köle kullanandır. Dünyada boğaz tokluğuna çalışacak, ne iş olsa yapacak, elverişsiz iş yeri şartlarını, sigortayı, sendikayı umursamayacak her yaştan insanlara ihtiyaç vardır. Bu sebeple denizlerde tekneler, kara yollarında kamyonlar kaçak yolcu taşımaya devam edecektir. Eski kölelikler zorla gidişti, şimdikiler mecburî gidiştir. Dünyanın dengesi böyle sağlanır. (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 30 maddedir. İlk 4 maddenin 2006 versiyonu böyledir. İmzaya açıyorum!)