Irak tartışmaları

A -
A +

Amerika 11 Eylül'ün yıldönümüne hazırlanırken Irak harekâtı tartışmaları da hız kazandı. Bu harekâta taraftar olanlar kadar muhalif olanlar var. Muhalefet sebeplerini birkaç madde etrafında topluyorlar. Nicholas Kristof, New York Times'daki makalesinde beş soru sıralamış: 1- Saddam'ı çabucak ve mâkul bir can bedeli ödeyerek devirebilecek miyiz? 2- Böyle bir saldırı Saddam'ın kimyevî ya da biyolojik silah kullanmasını önleyeceği yerde tetiklerse ne olacak? İşbaşında kaldığı müddetçe bu silahları kullanarak iktidarını tehlikeye atması mantıklı görünmüyor, fakat biz saldırırsak elindeki bu malzemeyi kullanmaya kalkışmaz mı? 3- Saddam sonrası Irak için planlar hazır mı? Devleti bir başka generalin eline vermeyeceğiz herhalde. 4- Savaş harcamaları 35 milyar dolar, sonraki imar işi de 20 milyar dolar olmak üzere bu harekât 55 milyar dolara mal olacak. Bu parayı harcamak için en doğru yer Irak çölü müdür? Bu meblâğ federal hükûmetin ilk ve orta dereceli okullar ve sağlık araştırmaları için harcadığı toplam paradan çoktur. 5- Irak'a saldırı terörle savaşta geri tepmeye sebep olursa, İslâm dünyasında Anti-Amerikanizmi körüklerse ne olacak?" Yazar "Bush, bu soruların cevabını vermeden, ölçmeden, tartmadan, her ne pahasına olursa olsun Irak'a saldıracak gibi görünüyor; bu politika değil, fikr-i sabittir." diyor. Harekâta muhalefet edenler Irak'a asker gönderme yetkisinin kime ait olduğunu da tartışmakta. Cumhurbaşkanının emri kâfi mi, Kongre'den onay çıkması şart mı? Bush yönetimine göre hükûmetin Irak'a asker gönderme yetkisi üç kaynaktan geliyor: 1991'de Körfez Savaşı için Kongre'den çıkan karar, 11 Eylül'den sonra terörle savaş için Kongre'den çıkan karar ve anayasaya göre, Cumhurbaşkanının orduların başkumandanı olması. Princeton Üniversitesi'nin Woodrow Wilson Milletlerarası İlişkiler Okulu dekanı, milletlerarası hukuk uzmanı Anne Marie Slaughter'a göre bu üç dayanak da son derece zayıftır. "Bir kere" diyor, "1991'deki karar on yıl sonraki icraat için geçerli olamaz. Geçerli olduğunu iddia etmek Kongre'nin aynı ülkeye, aynı lidere yönelik harekâtlar için hükûmete boş çek imzaladığını söylemek olur. 11 Eylül'den sonra verilen karar ise terörle mücadele konusunda hükûmete destek sağlıyordu. Fakat terörle mücadele terörist fertlere ve teşkilâtlara karşıdır. Irak'a müdahalede böyle bir durum söz konusu değil. Saddam'ın millî güvenliğimize tehdit oluşturduğu ileri sürülüyor, üzerinde tartışılması gereken konu budur. Ayrıca cumhurbaşkanının savaş kararı yetkisini Kongre ile paylaşması onu bir başkumandan olarak milletlerarası politikada güçsüz duruma sokmaz." ABD anayasasına göre başka bir ülkeye asker göndermeden önce Kongre'den onay çıkması gerekli. ABD tarihinde şimdiye kadar cumhurbaşkanları 120'den fazla asker gönderme emri vermiş, Kongre ise 5 defa savaş ilân etmiş. Anne Marie Slaughter'a göre, "çok acele karar verilip derhal harekete geçilmesi gerekiyorsa Kongre kararı beklenmeyebilir, hem bu 120 kararın büyük çoğunluğu küçük çapta harekâtlardır, onlarda da cumhurbaşkanının emrini takiben Kongre onay vermiş ya da onaylamadığını bildiren bir söz etmemiştir, daima esas olan Kongre'den desteğini almaktır." Peki, dünyanın süper gücü olarak ABD'nin Birleşmiş Milletler'in onayına, desteğine ihtiyacı var mı? Bu soruya karşılık Slaughter'ın cevabı şu: "Dünyadaki en kuvvetli devlet biziz ama bizim kuvvetimiz herşeyi yapmaya yetmez. Eğer sadece silahlar konuşacaksa tek başımıza yürüyebiliriz; ancak dağılmış cemiyetlerin yeniden yapılanması, barışın korunması, ekonomik gelişme, güvenliğin tesisi konularında tek başına birşey yapamayız, müttefiklere ihtiyacımız var. Ve şurası artık iyice belli ki Irak'a müdahale edersek yalnız olacağız. En iyi müttefiklerimiz bile bizimle beraber olmayacaklarını söylüyor. Yıkmak için yeteri kadar güçlüyüz, fakat yapmak için yeteri kadar güçlü değiliz."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.