Geliyor, geliyor diye günler öncesinden alarma geçilmişti. Harlayarak, gürleyerek geliyordu! Bahamalardan yola çıkmıştı. Atlantik kıyıları boyunca döne döne. Kasırgalara kadın veya erkek ismi veriliyor Amerika'da. Bu defaki kadın ismi: İrene. Televizyonlarda âdeta başka haber duymaz olduk son günlerde. Bu ülkede pek çok kasırga yaşadık. Her defasında bir âfet havasına girilir. İnsanlar marketlere koşar. Şişe şişe sular satın alınır. Kuru yiyecekler, pil, el feneri, mum... Sonra hiç de korkulduğu kadar olmaz. Bizim bu bölgeden, New York civarından bahsediyorum tabiî. Yoksa kasırganın büyük hasar verdiği eyaletler var. Bu defa da öyle olacağını, korkulduğu kadar olmayacağını tahmin ettim. Ama en sonunda Obama da mikrofona geçip "tarihî bir kasırga yaşayacağız" deyip, tatilini de keserek Washington'a dönünce doğrusu endişelendim. El fenerlerini, mumları kontrol ettim. Umuma uyup birkaç şişe su aldım. Sonra yolunu gözlemeye başladık. Nihayet ikindi vakti geldi bizim mahalleye! Aslında, televizyonlarda dakika başı ilân edilen güzergâh haritalarına göre oturduğumuz yer İrene'nin tam yolunun üstü. Denizin kıyısı sayılır burası. Atlantik evden, ağaçların arasından görünüyor. Fakat deniz seviyesinden 5-6 metre yüksekteyiz. Bu irtifa ve denizle aramızdaki asırlık ağaçlar bizi İrene'nin sert tokadından bir nebze korudu. Ama gerçekten harlayarak, gürleyerek geldi! Şiddetli bir yağmurla beraber gökyüzü abandıkça abandı üzerimize. Hayvanlar da ortalıkta bir gariplik olduğunu seziyor. Bütün kuşlar, küçük orman hayvanları kayboldu, kovuklarına sindi. Bir tek ağustos böcekleri... Onlar bana mısın demedi. Fırtınayla yarışır şekilde gece boyu cır cır cır öttüler. Elektrikler, telefonlar kesildi. Dünya ile irtibatımız koptu. Sabaha kadar meydan ve manzara İrene'nindi. Âsi ve bağrı hun uludu durdu. Onsekiz saat aralıksız bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı. Sonra İrene eteğini topladı, son bir hamleyle eteğinde kalan suları silkeledi. Gitti. Bazı mahalleler diz boyu, bel boyu sular altında. Birçok yol kapalı. Birçok dükkân kapalı. Bahçelerde vakitsiz düşmüş yeşil yaprak yığınları, irili ufaklı dallar... Parçalanmış güneş şemsiyeleri... Kökünden kopup devrilmiş ağaçlar. İki ağaç da bizden gitti. 48 saattir telefon, elektrik yok. Bu yazıyı gönderebilmek için bir saat kuzeye oğlumun "elektrikli" evine geldim. Kazasız, belâsız, âfetsiz günler niyazıyla Ramazan Bayramı'nız mübarek olsun!