Memlekete sağlık alanında büyük hizmeti olmuş bir tıp doktoru... Bir bilim insanı... Bilim insanı deyince akıl, mantık kavramları peşinden geliyor. Böyle bir bilim insanı diyor ki: "Çocuklarımızın sıra üstlerinde namaz kılmasını değil, bale yapmasını istiyoruz." Hoppala! Deseydi ki... "Son zamanlarda küçük kızlara oryantal dans yaptırıldığını görüyorum, biz onların oryantal değil, bale yapmalarını istiyoruz." Deseydi, yerden göğe hak verirdim, ben de katılıyorum derdim. Ama hayır, "namaz kılmasını değil, bale yapmasını istiyoruz." diyor. İşte bu yüzden hoppala! Namaza karşılık bale! Hani elmalarla armutlar toplanmaz diye öğretmişlerdi bize?! Bir bilim insanı nasıl olur da dinin bir vecibesi ile sahne sanatlarından birini, baleyi ayni terazide tartar?! Bu ne biçim bir kıyastır? Deseydi ki, "çocuklarımızın sıra üstlerinde namaz kılmasını istemiyoruz, herkes istiyorsa evinde öğrensin, kılsın" yine anlardım. Kendi bakış açısından tutarlı bir lâf sayılırdı. Ama "bale yapmasını istiyoruz" deyince mantık, tutarlılık ortadan kalkıyor. Hanımefendi, bale ile namazı hangi açılardan değerlendirip "onun yerine bu!" diyorsunuz? Ben hayatımda bu kadar abes, garip, acîb bir cümle duymadım. Balenin karşısına namazı koymak, nasıl bir mantıksızlığın sonucudur? Olsa olsa büyük bir öfkenin, nefretin, istihzanın yol açtığı "ipin ucunu kaçırma" halidir. Fakat Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yetişmiş birindeki bu öfkenin, istihzanın sebebini de bulamıyorum. Hem duyan da sanacak ki, ülkemizde öğrenciler her gün sıraların üstünde cümbür cemaat namaza duruyor! Herhalde, namaz konusu hangi senenin müfredatında varsa o sene bir kere namaz tatbikatı yapılıyordur. O da herhalde! O da belki! Emin değilim, bilenler haber versin! Bu tatbikata muhalefet edebilirsiniz; fakat namazın karşısına baleyi çıkardınız mı, bir dinin mensuplarının inancıyla böylesine alay ettiniz mi, güvenilirliğinizi, akılcılığınızı, ilim adamı itibarınızı yitirirsiniz. Ben şahsî fikrimi söyleyeyim: Dindar yetişkinler olmayacak bile olsalar, Müslüman çocukların, bir cenaze namazı, bir bayram veya Cuma namazı kılacak kadar -ama okul saatlerinde ama okul sonrası saatlerde- temel namaz bilgisi edinmeleri bizim eğitimimizin bir parçasıdır. Çünkü, din kültürün temel direklerindendir ve eğitimin hedeflerinden biri kültürü ana hatlarıyla kazandırmaktır. (Her ülke, her din için geçerli bu. Time dergisinin 2 Nisan sayısının kapak konusunun başlığı şöyle: "Devlet okullarında İncil'i niçin öğretmemiz gerek?" Bu konuya tekrar geliriz.) Meselâ, jimnastik de eğitimin bir parçasıdır. Sağlıklı bir hayat için öğrencilerin hergün bir süre temel hareketleri ihtiva eden jimnastik dersi görmeleri şarttır. Fakat çocukların topluca bale dersi alması hiç de eğitimin bir parçası değildir. İsteyen, kaabiliyeti olan, vücudu müsait olan çocuklar içindir bu. Nasıl her çocuğun futbol ya da basketbol oynamasını, enstrüman çalmasını, şarkı söylemesini, resim yapmasını beklemiyorsak baleyi de eğitimin vazgeçilmezi olarak göremeyiz. Namaz-bale denkleminin ardından, aynı hanımefendinin, aynı konferansta Türk milletinin yıkıcılığından yakınması ise hem tuz ekmiştir, hem biber! Tarih boyunca hep yıkmışız biz, yapmamışız! Bu hezeyan üstüne çok söz etmeye gerek var mı? Sadece Irak coğrafyasında 173 adet mimarî eserimizin adını buldum. Sayılabildiği kadarıyla rakam bu. Biz dikmişiz amma... Bir başınızı döndürüp bakın, kim yakıp yıkıyor şimdi? Bir de bu tarafa dönüp bakın: Balkanlardaki eserlerimiz... Biz yapmıştık, onlar yıktı, biz şimdi tamir ediyoruz. Son örnek: Drina Köprüsü.