Amerika başkanlık seçimlerine, Türkiye mahallî seçimlere koşuyor. Adaylar doludizgin. Bush'un karşısına çıkacak Demokrat aday John Kerry. Seçim kampanyaları burada da adayların birbirlerine yüklenmeleri esasına göre bina edilmiş. John Kerry geçen sene "Asıl ihtiyacımız olan Irak'taki rejimi değiştirmek değil, Amerika'daki rejimi değiştirmek" deyip Bush'a lâf atarak işe başlamıştı. Lâf atmalar sürüp gidiyor. Fakat mahallî seçimler farklıdır, mahallî seçimlerde insan, adaylardan birine oy vereceğinde, yaşadığı yeri ilgilendiren, şöyle gözle görünür, elle tutulur sebepler arıyor. Şimdiye kadar ne genel, ne de mahallî, hiçbir seçim öncesinde adaylar hakkında isim vererek görüş bildirmedim. Ama bu defa İstanbul belediye başkanı adaylarından Ahmet Vefik Alp'ın projelerinin beni çok heyecanlandırdığını söylemek zorundayım. O maketlerini, çizimlerini, grafiklerini gösterirken içimiz açıldı, yüzümüz güldü. Böyle kafa yoran, proje üreten siyasîler varmış diyerek ümit tazeledik. Adayların, tarafların, mikrofonu eline alan, kürsüye çıkan, kamera önüne geçen herkesin birbirlerine oluk oluk akıttığı o suçlamaların arasında... O lâf çarpmaların, o efelenmelerin, söz düellolarının arasında ilk defa biri "projelerini" ortaya döküyor! Elle tutulur, gözle görülür projelerini. Hasret kalmışız böyle bir tavra. Mahallî seçimler yaklaşırken yuvarlak lâfları çok duyduk, çok duyuyoruz: "Sokakta halkın içinde olacağım." "Halkın yanında olacağım." Popülist sözler bunlar. Ağızlarda sakız oldu. Gerçekler bazen yöneticileri halkla karşı karşıya da getirebilir. Bir yerdeki gecekonduları yıkma kararı verdiniz. O zaman ne olacak? "İstanbul sevdasıyla yola çıktık." "İstanbul'u önce seveceksin...." Sevmek bir başlangıçtır ama yeter midir? Sevgisiz hiçbir şey olmaz ama sadece sevmekle de sonuç alınmaz. İstanbul belediye başkanlığına aday olan birinin zaten İstanbul'u sevmemesi düşünülebilir mi? Hatta İstanbul'u sevmeyen Türk bile yoktur. "İstanbul'u artık hiç sevmiyorum" diyen şair bile şuur altında nasıl bir İstanbul sevgisi yattığını açığa vurur, sevmiyorum derken sevgisini ele verir. Yalnız bu sevgi lâfları belediye başkanlığı projelerinden olamaz. Buralarda görüp imrendiğimiz, "neden İstanbul'a da böyle şeyler yapılmıyor?" dediğimiz belediye hizmetlerinden bahsediyor sayın Alp. Gecekondulara çekirdek konut, by-pass yüzergeçiş, 3-G projelerine dikkatle bakmadan sandığa gitmeyin. Alp'ın parlak meslekî geçmişi, tecrübeleri tam da İstanbul'a şifa olacak sayfalarla dolu. Hâli hazırdaki belediye başkanı Sayın Ali Müfit Gürtuna'nın mutlaka tekrar aday olacağını ve yaptığı hizmetlere bakılarak mutlaka tekrar seçileceğini düşünüyordum ben. Ama madem böyle... Şimdi Ahmet Vefik Alp'ın particilik falan bir yana bırakılarak (partiden müstakil düşünülerek) desteklenmesinin İstanbul için, İstanbul adına verilecek hayırlı bir karar olacağını düşünüyorum. "Sane ne? Senin yaşadığın yer İstanbul mu?" diye sorarsanız... Bilmez misiniz ki: Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,/Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene...